Olympiacos 83-65 Anadolu Efes
Bu yazıda takımdaki oyuncuları eleştirmeyeceğimi de baştan söyleyeyim..
Olympiacos rüzgarı arkasına almış, henüz maçın başı olmasına rağmen farkı açmış koçun aklına mola almak kendi oyuncusuna faul yapılınca geliyor. Henüz maçın ilk dakikaları...
Dusko Savanovic gibi bir silah nasıl kullanılmaz sorusunun yanıtı sahada gizli.. Pota altında etkili olabilecek uzunların neden bir şey üretemedikleri de sahada gizli.. Çünkü takımı yöneten kişi bu oyuncuları nasıl kullanacağını bilmiyor. Big Sofo karşısına sizeli bir uzun denemeyi maçın son çeyreğinde aklına getirmiş bir koç için bunları çözdüğünü söylemek zordur zaten.
Esteban Batista ve Stanko Barac sezon başındaki hazırlık maçlarında kendilerine hayran bırakıyorlardı bizleri. Esteban Batista'nın Prkacinvari dip çizgiden dönüşleri ve esnekliği hayranlık uyandırıyordu da bu özelliklerin yavaş yavaş kaybolması düşündürücü. Hadi diyelim Batista tembellik yaptı da Barac'daki form düşüklüğü??? Bu iki oyuncu da geçen yıl Caja Laboral forması giydi. Oyunun temeli pota altı organizasyonlara dayanır klasik CL organizasyonunda. Geçen yıl da öyleydi.. Diğer bir uzun oyuncu, Savanovic... Geçen yılın Euroleague'deki en iyi 10 oyuncusundan biriydi. Euroelague yılın en iyi ikinci takımına seçildi. Fenerbahçe Ülker karşısında da Efes karşısında da izledik bu oyuncuyu. Bizim takımlarımızda olsa demeyen var mıydı acaba?
Bugün rakipte Sloukas isimli bir oyuncu vardı. Efes kadrosunda olsa süre almazdı. Ama Efes'i yıkan isim oldu. Peki ya Efes benchi. Doğuş Balbay'ın süresi yok. Neden??? Sinan Güler sadece 13 dakika oynamış. Sezon başı Kinsey ve Sinan aynı anda oynayınca rakip takımlar hücum yapmakta zorlanıyordu. Lafayette'nin 25 dakika süre aldığı bir ortamda sezon başından beri kadroda olan oyuncular neden süre alamıyor?
Ufuk Sarıca dört aydır ön alanda baskı deniyor. Ama nedense Euroelague'de bunun bir kez dahi sonuç verdiği görülmedi. Bunun uygulandığı takımlar 3-4 saniye sonra savunmaya geçiyorlar, çünkü ya pota altında boş bir smaçla ya da boş bir üç sayılık şutla bitiyor bu denemeler. Rakip Olympiacos ise bu yıl Euroleague'deki ilk maçlarından sonra en kötü organizasyona sahip takımalardandı bugün ise iki hafta önce takıma katılmış oyuncular NBA'e özgü hareketler deniyorlar.
Daha yazacak çok şey var da neyse..
Maçın ilk çeyreği Efes'in hücumdaki özel organizasyonlar yerine oyuncuların zekası temeline daynadığı ve savunmada oyuncualrın bireysel gayretlerine dayandığı için 20-12 ile atlatıldı. Aslında bu bir şanstı.. İkinci çeyrekte bireysel olarak Lafayette'nin katkıları ve Kerem'in asist çabaları ile 24-21 Efes üstünlüğü ile son bulurken skor da 41-36 oldu. Üçüncü çeyrekte ise 12-17lik Efes üstünlüğü vardı ve skor 53-53 olmuştu. Skorları yazınca aslında Efes üstünmüş izlenimi oluşuyor ama bu dönemde zorlama şutlar ve rakip konsantrasyonundan doğan boşluklarda bulunan sayılarla bir şeyler yapan Efes karşısında pota altına kamp kurmasına rağmen sayı atmakta zorlanan bir Olympiacos vardı. Son çeyreğe girerken ne kadar Murat Kosova ve İbrahim Kutluay gaz verse de sonucun pek iç açıcı olmayacağı belliydi. Ivkovic gibi bir koçun bu savunma yapamayan takım karşısında iki çeyrek boyunca yararlanılamayan kolay hücumlara çare bulacağı belliydi ki üçlükler olarak sahaya yansıdı. Hani maç boyu Olympiacos kırılganb ir takım denildi ya tamamen saçmalık. CSKA ve Galatasaray maçlarında kırılma anlarında dik durmuş bir takım nasıl kırılgan olabilir ki? Kendi kadrosuna yakın takımlarla oynadığı her maçı tonlarca sayı yiyerek kapatan ve kırılma anlarında sahaya gömülen Efes karşısında kırılma anında Olympiacos'un saçmalamasını beklemek de saçmaydı. Kırılma anı olan ilk üç sayılık isabet sonrası kırılgan takımın kim olduğu da zaten ortaya çıktı. Son çeyrekte 18 sayı fark yiyen bu takımı yöneten ve bu olaya müdahale etmek yerine sürekli hangi oyuncuyu transfer etsek diye kara kara düşünen tüm idarecilere bravo. Ancak bu kadar saçmalayabilirlerdi..
Ve bir özür... Ilievski'yi çok eleştirdik ama bu yönetimle bu kadar olacağı belliydi..
Ayrıca Ufuk Sarıca'nın aldığı molalarda dikkatli bakılırsa İngilizce'ye çok hakim olduğu görülebilir.. O kadar hakim ki tüm molayı önce oyuncu ismini söyleyip sonra da oyun tahtasına bir şeyler çizerek geçiriyor.. Bu da kenar yönetimi konusunda bir etkendir sanırım...
1 Şubat 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder