31 Aralık 2011 Cumartesi

EUROLEAGUE TOP 16 - G GRUBU

Temsilcimiz Fenerbahçe Ülker'in yer aldığı G grubu ikinci torbanın ağır abisi Pana'ya ev sahipliği yapıyor.  Bence üçüncü ve dördüncü torbalarda yer alan 5 ağır takımdan ikisi bu grupta yer alıyor. Bu beş takım Unics, Milano, Zalgiris, Bilbao ve Efes.  Bu gruba yerleşen Unics ve Milano kolayca dışalnacak rakipler değil. Unics Rus basketbolunun sert yanına sahipken Milano ise kötü bir koça rağmen iyi bir kadroya sahip.  Bir mucize olmazsa Panathinaikos bu gurptan çıakcaktır ama diğer üç takım için şanslar eşit.

Fenerbahçe Ülker bu sezona geçen yılki kadrosunun büyük bir kısmını koruyarak girdi ancak yapılan transferler geçen yılki takım kimyasına uygun değildi. Bogdanovic, Gist ve Jerrels  eşit sorumluluk dağıtılan bir takımın oyuncuları değiller.  Jerrels 30 sayı ortalaması tuttursa dahi takıma verdiği zarar daha fazla olacaktır. Bence akıllı hamlelerle Fenerbahçe Ülker bu grubu lider tamamlayabilirdi ama  transfer yapılmayacağı açıklandığı için  grupta işlerinin çeşitli ortamlarda yansıtıldığı gibi olmadığını yani zor olduğunu düşünüyorum.

İlk beş; Ukic, Bogdanovic(Ömer Onan), Tomas, Gist ve Vidmar.

Panathinaikos geçtiğimiz yılın şampiyonu. Grubunda bu yıl gerçekten hayvani bir ilk beşe sahip CSKA'nın ardından ikinci oldular.  Grubun favorisi durumundalar.  Batiste formsuz görünsede geçtiğimiz yıllarda Top 16 ile birlikte performansının arttığını görmüştük.  Benzer bir tabloyu yine görebiliriz.

İlk beş; Calathes, Diamantidis, Sato, Smith, Batiste.

Unics geçen yılın Eurocup şampiyonu. Bu yıl Galatasaray'ın grubunda iyi sayılabilecek bir performans sergilediler. Gerektiğinde sert bir basketbol oynayabiliyorlar ki bu seviyede en önemli şey budur.  Domercant bu yıl büyük bir sıçrama yaptı, özellikle Galatasaray maçlarında  içine İbrahim Kutluay kaçmış gibi şut atıyordu.  Aynı performansı sürdürüp yanına biri daha eklenirse  Top 8'e ilerleyebilirler.  Maçın bazı anlarında maçtan kopma gibi bir huyları olduğu yönünde bir hisse kapıldım izlediğim iki maçları neticesinde. Bu eğer bir şans eseri iki maça denk gelmiş bir olay değilse  Fenerbahçe Ülker bu konuya  yönelik çalışmalı.


İlk beş; Samoylenko,  Domercant, McCarty, Wilkinson,  Savrasenko.

Emporio Milano  Siena'nın koltuğunu kapmak için çok yüksek harcamalar yaptı.  Bu harcamalar ile büyük bir patlama bekleniyordu kendilerinden ki ben beklemiyordum.  Partizan'ın intiharı sonucu elenmeleri gerekirken bir üst tura çıktılar.  Kolay dağılabilen bir özellikleri var,  bütün takımların eşeleyeceği yöneleri burası. Ancak kadroları tek tek  bakıldığında önemli isimlerden oluşuyor.  Ne yapacakları belli olmaz ama bence  artık Seri A'ya dönme vakitleri geldi.

İlk beş; Cook, Nicholas, Mancinelli, Fotsis, Bourousis

29 Aralık 2011 Perşembe

EUROLEAGUE TOP 16 - F GRUBU

Barcelona harici tüm İspanya takımlarının buluştuğu bir grup oldu F grubu. Bu yılki kura ilginçliğini burada gösterdi aslında. Normalde  aynı gruba aynı ülkeden takım düşmezdi son 16'da.  İstisnası 5 İspanya temsilcisinin kuraya katılması olurdu ki bu yıl dört taneler.  Ancak uzun zaman sonra  onlara eşlik eden ülkeler olması biraz dağılımı zorlaştırmış. İtalya ve biz bu yıl beklenmeyen bir şekilde üç temsilci gönderdik.  Gruba dönersek ölüm grubu kavramını tanımlamaya yetecek bir grup olmuş.

Real Madrid önemli oyunculardan kurulu bir ekip ve hızlı oynamalarına izin veren her takıma ağır cezalar kesiyorlar.  Şahsi görüşüm  Siena'nın bu konuda kendilerini oldukça zorlayacağı  ve bu oyundan pay çıkaran Bilbao'nun kendilerine sürpriz yapabileceği.   Unicaja'nın bir İspanya takımı olması da yollarına taş koyabilir, çünkü yıl boyunca rakiplerini fazlaca analiz etme imkanı buluyorlar. Sete set oynayınca pota altı hücum güçlerinin kısıtlı olduğu söylenebilir.

İlk beş; Llull, Suarez, Singler, Tomic ve Mirotic.


Montepaschi Siena sakatlıklarla boğuşsa da bir sistem takımı. Rakocevic'in bile bozmakta zorlandığı bir oyun oynuyorlar.  Sakatlıklar neticesinde takımın oyun kurucuları olan Bo McCalebb ve Kaukenas'dan yoksunlar, önemli sistem parçalarından Lavrinovic de yok ancak yine de  bildikleri sistemi uygulamaya çalışarak bu açığı kapatıyorlar.  Söylenir ya forması ile şampiyonluğa oynar diye işte Siena da forması ile bu grubu lider bitirebilir.

İlk beş yazmak isterdim ama çoğu sakat.  Top 16 bitmeden geri dönerlerse;  Bo McCalebb, Kaukenas, Moss David, Andersen ve Stonerook

Unicaja Malaga bence bu grubu dördüncü bitirecek takım olacaktır. Çok az izleme şansım oldu ve  takımdaki eksiklikleri hızlı oynayarak gidermeye çalışıyorlar. Grubun diğer üç takımının istediği bir şekilde oynuyorlar yani.  Bence galibiyet çıkarmaları dahi zor ama bir ya da iki sürpriz yapabilirler. 

İlk beş; Fitch, Rowland, Peric, Freeland, Zoric.

Bizkia Bilbao sempatik bir takım. Tecrübesizlikleri nedeniyle sorunlar yaşadılar ama zamanla bunu da atlatıp son maçla da olsa Top 16'ya geldiler.  Mumbru ve Banic'in artan performansları ile daha da iyi olacak gibiler, takım üzerinden baskıyı alıp takımı rahatlatıyorlar. En zayıf halkaları olarak  Aaron Jackson'u görüyorum. Daha iyi bir oyun kurucuları olsa farklı olabilirdi. Koçları Katsikaris de sürekli kendini geliştiren bir koç. Bu avantajları olacak. Son üç maçın ikisini sahalarında oynamaları da diğer bir avantajları. Üçüncü avantajları ise Real Madrid ile iki maç ard arda oynamaları ve bu maçlardan önce Real'in Siena ile oynaması. Koçları bu maçları iyi analiz edecektir. Bence grup ikinciliği için Real Madrid ile kapışırlar.

İlk beş; Aaron Jackson, Vasiliadis, Mumbru, Banic, D'or Fischer

28 Aralık 2011 Çarşamba

EUROLEAGUE TOP 16 - E GRUBU

İki temsilcimizin mücadele edeceği E grubu ağır abi CSKA Moskova, bu yıl denemelerle devam eden Ivkovicli Olympiacos, Ufuk Sarıca ile rezilleri oynayan Efes ve Oktay Mahmuti ile çıkış yakalayan Galatasaray'dan oluşuyor.

CSKA Moskova ilk tur maçlarında 10 maçı da  galibiyetle bitirerek grup lideri olarak geldi.  Bu maçların bir kısmına Krilenkosuz çıktığını hatırlatalım.  Krstic gibi önemli bir uzunu var ve Krilenko'nun eksikliğinde bu artılarını iyi kullandılar. Shved de beklenenin üzerinde bir katkı verdi bu yıl takıma. Krstic'in ardından en fazla sayı atan oyuncu konumunda.

Eğer kadronun eksiksiz olduğunu düşünürsek ilk beşleri Teodosic, Siskauskas, Khryapa, Krilenko ve Krstic şeklinde. Krilenko'nun sakatlığı süresince Jamont Gordon ilk beşte sahaya çıkıyor.  Takım pota altı organizasyonalr üzerine kurulu görünse de  pota altına yönelik bir savunmada cezayı kesebilecek Siskauskas, Shved, ve Teodosic gibi isimleri var. Yenilmez armada değiller ama bizim takımlarımız için öyle sayılırlar. Bu kadronun Efes kadrosunda ilk beşler itibari ile üstün olduğu doğru ama totale bakıldığında Efes'in kadrosu daha dengeli.  Koç faktörü ile iki takım arasında dağlar varmış gibi hissediyoruz ama birileri bunu hissetmiyor sanırım.

Olympiacos Dusan Ivkovic gibi kurt bir hocanın kontrolünde deneme sürecini yaşıyor.  Takım hala oturmadı ama opsiyonlarda artış kaydettiler. Spanoulis üzerinden oynanan setlerle etkili olsalarda arada parlama yapan Gecevicius ve Printezis de önlem alınması gereken oyunculardan. Pota altı organizasyonlarda sorun yaşıyor izlenimini bırakmış olsalar da Pero Antic ve sakatlığı geçtikten sonra Papadopoulos'a dikkat etmek gerekli. İkinciler arasında en zayıf takım olarak göze çarpan Olympiacos temsilcilerimiz için bir şans.

İlk beşte sürekli farklı isimler yer alsa da sakat olmadığı sürece Spanoulis ilk beş başlıyor. Pero Antic ve Gecevicius da genelde ilk beş başlayan diğer isimler.


Anadolu Efes'i zaten her hafta yazdığımız için es geçmeyi düşünüyorum. Koç değişikliği harici gruptan çıkmaları bence mucizelere bağlı. Olympiacos ne kadar kötü bir döneminde olsa bile koç farkı ile Efes'in önünde.

Efes'in ilk beşi; Kerem, Kinsey, Vujacic, Savanovic ve Barac.


Galatasaray bu ligin tecrübesiz takımı ama kadrosunda bu seviyede oynamış oyuncuları oldukça fazla. Şahsi görüşüm pota altını takviye ederlerse bir şansları olabilir yoksa zaten yüzdesi düşük dış oyuncuların varlığında Efes kadar bile şansları yok.

Galatasaray'ın ilk beşi: Lakovic, Shipp, Gordon,  Songaila, Andric.

EUROLEAGUE '11-'12 TOP 16 GRUPLARI

 Bugün çekilen kura ile aşağıdaki gibi oluştu gruplar.  Kura heyecanın diri tutmak için bu yıl farklı bir yöntem uygulanmış ve aynı ülke takımları aynı grupta yer almış. Özellikle F grubunda üç İspanyol'un toplanması ilginç olmuş.. Aynı grubun ölüm grubunun direk tanımı olduğunu dea belirtmeden geçmeyelim.  Euroleague resmi sitesindeki bağlantılara da ulaşmanın mümkün olduğu  grup tablosu şöyle(kendi yorumlarımızı birkaç gün içinde yavaş yavaş ekleyeceğiz siteye):


23 Aralık 2011 Cuma

CEHENNEMDEN KAÇIŞ

Top 16'da artık üç takımız. Birkaç saat önce büyük endişeler ile başlayan maçtan galibiyetle ayrılan Fenerbahçe Ülker, Euroleague A Grubu'nu lider tamamlayarak Top 16 vizesi aldı. Öncelikle şunu belirtmem lazım, eğer bu maçı Bennet Cantu 1 sayı farkla dahi olsa kazanmış olsaydı, şu anda Fenerbahçe 5. sırada yer almış ve elenmişti. O bakımdan, zafer şarkıları söylemek pek makul ve gerçekçi gelmiyor bana. Yapmamız gereken şeyi, biraz geç yaptık da diyebiliriz.

Tarihinde ilk kez Euroleague'e katılan ve beklentilerinin üzerinde bir gidişata sahip olan Bennet Cantu, maça Cinciarini, Markoishvili, Micov, Leunen ve Marconato beşiyle çıktı. Fiziksel açıdan Micov, Leunen ve Marconato son derece iyi oyuncular olduğundan, maça sertlikle başlayacakları belliydi. Fenerbahçe Ülker ise Ukic, Bogdanovic, Preldzic, Gist ve Vidmar beşiyle maça başladı. Genellikle sert ve yavaş oynayan, şutörlerine güvenen bir takım olan Cantu, Fenerbahçe'nin hücumda yapacağı penetreleri, boyalı alanda çok adamla bulunarak, yani gömülü bir savunma ile kapatmayı planlamıştı. Maç boyunca da bu tercihlerini pek değiştirmediler. Bir Vidmar klasiği olan erken faullerin ardından Oğuz Savaş sahaya sürüldü. Cantu'nun pivotları yaşlı Marconato ve kısıtlı yetenekleri olan Shermadini'nin Oğuz karşısında varlık gösterememesi, son derece doğal bir durumdu ancak Oğuz'un istikrarsız ve silik performansı endişe vericiydi. Neyse ki Oğuz zincirlerinden sıyrılmış, güveni yerinde bir görüntü sergiledi ve maçın da yıldızı oldu. Mazzarino, Basile ve Marconato'nun ilerlemiş yaşları ve aldıkları sürelerin uzaması, maçın içerisinde Fenerbahçe adına bir avantaj olacaktı keza Cantu rotasyonu çok seçenekli ve geniş değildi. Üçü de 1975 doğumlu olan bu oyuncuların yorulmasını sağlamak için gerekli mücadeleyi oyuncuların koyduğunu söylemek de yanlış olmaz sanırım.

İlk yarıda, özellikle savunmada çok başarılı olan Fenerbahçe Ülker, Cantu'nun silahlarından Marconato'nun orta mesafe (ki yıllar önce bunları leblebi gibi sokardı) ve Leunen'in üçlüklerinin girmemesiyle iyice rahatladı. Ancak Cantu'nun gömülü savunması karşısında iç-dış pas bağlantısını kuramayan, çok fazla boş şut bulamayan, penetre edilen hücumlarda da sadece bireysel yeteneklere bağımlı bir görüntü verdi. İkinci periyotta farkı açabileceği birçok hücumu zorlama atışlarla heba etti. İlk yarı, başa baş bir mücadele neticesinde 31-31 neticelendi.

İkinci yarıda en büyük endişem (her maçta olduğu gibi) üçüncü periyotta saçmalamayı gelenek haline getiren takım ve özellikle oyun kurucularıydı. Üstelik Leunen'in ve Markoishvili'nin soktukları birkaç üçlük, işi iyice sıkıntılı bir hale getirmişti. Bu esnada Roko Ukic sahneye çıktı. Sezon başından beri berbat bir oyun oynayan, salonda ve ekranda izlediğim tüm maçlarda bireyselliğin sınırlarını aşan, top dağıtmayan, zorlama atışlara giden oyun kurucu, bu kez - bence şansının da yardımıyla - skora katkı vermeye başladı. Ancak, o attığı zorlama atışların bir veya ikisi girmese, bu maç nasıl biterdi, inanın bundan emin değilim. Ukic'in 17 atması elbette çok güzel ve önemli, ancak 2 asist ile maçı bitirmesi asıl tartışılması gereken konu kanımca. Bu kapasitede bir oyuncunun, egosu tavan yapmış altyapı oyuncuları gibi topla vedalaşamaması gerçekten beni bazen çileden çıkarıyor. Ukic'in ispat edecek bir şeyi yok, onu biz zaten tanıyor ve takdir ediyoruz. Onun yapması gereken takımı oynatmak iken; sürekli garip atışlar deneyen, hücumda topu başkasına bir pas dahi vermeden kullanan bir adama nasıl dönüştü, bunu anlamak mümkün değil... Üçüncü periyot ta 55-55 eşitlikle tamamlandı. Ölüm kalım maçı, ölüm kalım çeyreğine dönüşmüştü...

Bennet Cantu taraftarı, gerçekten takdiri hak eden bir topluluk. Acayip türküleri tezahürat yapıp, zıplamayı taraftarlık sanan apaçilerden müteşekkil değil bir defa. (!) Son periyotta da etkilerini iyice hissettirecekleri belliydi hakemler ve takımımızın üzerinde. Ancak son periyota seri yaparak başlamamız (sanırım 7-0) onları da kötü etkiledi ancak Cantu bir yolunu bulup tekrar maça ortak olmayı başardı. Basile'nin attığı iki üçlük can sıkarken, Leunen'in girmeyen şutları ve takımın cüsseli adamlarının neredeyse tamamının faul problemine girmesi Fenerbahçe Ülker İçin iyi bir avantaj oldu. Bu esnada sezon başından beri sürünen bir diğer isim Bojan Bogdanovic sahneye çıktı. Son çeyrekte attığı 12 sayıyla, maçı 19 sayıyla tamamlayan Bojan, Cantu'nun maça tutunmaya çalıştığı son çabaları da tüketmeyi başardı. Oğuz ve Bogdanovic'in iyi oyunları, son periyotun rahat geçmesinde büyük önem arz etti. Maçı da 83-76 kazanan Fenerbahçe Ülker, elenme riskiyle başladığı maçtan, grup lideri olarak ayrılmanın sevincini yaşadı.

Maçın genelinde çok kötü oynayan bir oyuncu yoktu. Çok eleştirdiğim Kaya ve Gist dahi, (en azından) içerideki itiş kakışa yardımcı olarak, iyi niyetle mücadele ettiler. Vidmar'ın ve Ukic'in düşüşleri ise gerçekten endişe verici. Emir Preldzic, bence çok pozitif bir oyun ortaya koydu ve sevenlerini uzun zaman sonra mutlu etti diye düşünüyorum. Ömer Onan olmadan, Tomas'ın hiç hazır olmadığı, takımın berbat bir form durumunda çıktığı bu maçı kazanmak, gerçekten çok önemliydi ve takdire değerdi. Ancak, geçen haftaki Bilbao maçından ve bizi iki maçta da yenmesine rağmen elenen Caja Laboral maçlarından çıkarılması gereken çok ders var. İçeride çemberi savunmakta çok sıkıntı yaşıyoruz, savunmanın genelinde switch (adam değiştirme, yani savunulan iki veya daha fazla adamı koordineli biçimde değiştirmek) yapmayı pek beceremiyoruz. Post-up müdafaası zaten yerlerde özellikle Gist adına. Onun dışında hücumda yapacaklarımızı çeşitlendirmemiz ve bir düzene sokmamız gerekiyor ancak bunun için önce Jerrells ve Ukic'in basketbolu hatırlamaları gerek. Muhtemelen kuvvetli, blok tehdidi olan bir uzun alınacağını düşündüğümden, Top 16'ya umutla bakmamak için hiçbir sebep yok.Geçen yıl gittiğimiz yerden daha ileriye gidebiliriz. Genelde kötü oynadığımız bir grubu lider tamamlayıp, Top 16'da CSKA, Barcelona ve Real Madrid'den kurtulmak bir defa büyük avantaj. Eğer şans da yardım ederse, Top 16'dan lider çıkma ihtimali bile var bu takımın. Liderlik gerçekten büyük bir şans olmuştur Fenerbahçe Ülker için ve oyuncular dilerim bunun farkına varıp, önümüzdeki maçlarda daha ciddi ve özverili oynarlar. Top 16'nın çok daha keyifli geçeceğinden eminim, tüm takımlarımız adına....

22 Aralık 2011 Perşembe

KADROYU TAKIM YAPAMAMAK

 Anadolu Efes  66-75 Real Madrid

Madrid için bir tatil seyahatiydi İstanbul. Fazlası değil. İki hafta önce liderliği garantilemişti Real Madrid.  Bu nedenle de çok çok yumuşak başladılar maça.  Konsantrasyonları  bu maçtan çok uzaktaydı.  Efes cephesinde ise  baskı altında olmadan iyi şut kullanabilme yeteneği olan oyuncuların etkisi ile  iyi bir takım görüntüsü çizildi. Ancak bu süreçte dahi top kayıpları  gelecek adına korkutucu idi.  Real Madrid'in  hızlı oyun mantığı  maçlarını izleyenler tarafından gözden kaçırılmayacak bir şey ancak Efes bu anlayışa bireysel hamleler haricinde yanıt veremedi. Real Madrid o kadar oyundan kopuktu ki Sasha Vujacic yaptığı gereksiz hareketle oyundan atılarak onları oyuna döndürmesine rağmen çok çok uzakta idiler. Belki yaşanan olayların etkisi ile  Real savunması sertleşmiş olabilir, olabilir diyorum çünkü Efes'in takım olarak morali bozulmuş da olabilir. Belki ikisi bir arada olmuştur.

İlk yarıdan Efes  adına notlar hazılarsak:

*Bu kadronun başında koç olmasa da büyük ölçüde benzer bir tablo ortaya çıkabilirdi.  Ufuk Sarıca ile yolları  ayırmak zor gelebilir yönetime ama tecrübeli bir koçla anlaşmazlarsa  evlerindeki dörtlü finalden uzak kalmak daha zor olacaktır.

*Ilievski beklenenden çok çok uzak. İkinci bir Wisnievski vakası olmadan önce iyi bir oyuncu almak şart. 

*Sinan Güler'in ritmi çok sevindirici. Kinsey geri döndüğünde  süresinin azalması kötü olur.

*Sasha Vujacic her ne kadar saçma bir hareket yapmış olsa da kendisinin takımı önemsemeye başladığını düşündürttü hırsı ile.  Savunmada ribaund kovaladı, hücumda Real pota altına karşı mücadele etti ve her şeyden öenmlisi top eline değdiğinde potaya sallamıyor.

*Doğuş Balbay'ın daha fazla süre alması lazım, Ilievski'den kötü olacak  hali yok.

Üçüncü çeyrekte Sinan'ın iyi oyunu ile başladık ve Ilievski yine saçmalamaya devam ediyor.   Bir pozisyonda Kerem-Ilievski-Sinan aynı anda sahadayken  Savanovic ile topu rakip sahaya taşıma çabası gerçekten ilginçti. Üçüncü çeyrekte ne ilginçtir ki hızlı hucüm düzeniyle Madrid kısa sürede farkı eritmiştir. İlginç tabi...  Takımın pota altı ya da üçlük tercihini henüz hücumun ilk saniyelerinde belli etmesi nedeniyle  Real Madrid seri hızlı hücumlarla basit basketler bularak oyunun hakimi oldu. Aynı şekilde süren dördüncü çeyrekte de sürekli artan fark yeni bir hezimetin habercisi oldu. Bu satırları son çeyrekte 5:32 dakika kalarak yazıyorum, nedeni ise Efes kenar yönetimi. Oyuncuların bireyselliği hariç hiçbir planı olmayan bir kenar yönetim bu bütçe ile bizlere çok güzel maçlar izletiyorlar.  Maddi zorluklardan solayı çoluk çocuk denilecke bir kadro ile maça çıkan Olimpija daha iyi basketbol oynuyorsa birileri bir şeylerin yanlış gittiğini görebilmeli.. Kenarda   basket atılınca alkış tutturan kişi istifanın erdemini hatırlayabilmeli.   Son çeyrekte Efes gibi bir ekol takımı lise takımı gibi oynuyorsa  ve büyük umutlarla kurulan bu takımı üzüntüyle izliyorsak birileri hesabı vermeli.. 

Kerem Tunçeri, Dusko Savanovic ve Sinan Güler bu rezil gecenin yıldızlarıdır.  Kerem Tunçeri dinlendirilmeden bu yaşta bu mücadeleyi yapabilmesi ile bir karakter koyuyor ortaya.  Bu karakter maalesef takımın diğer çarklarında pek yok. Dusko Savanovic; hücumun sonu kendisinde bitecekse ilk saniyeden belli oluyor, buna rağmen 15 sayı atıp  4 asist yapabilmiş. Böyle bir düzende kolay yakalanacak istatistikler değildir.  Son olarak Sinan Güler; her geçen gün kendi çizgisine yaklaşıyor . Ortaya bir karakter koyanlardan biri.  Hırsı , azmi, bir şeyler yapma isteği rezalet bir oyun sergileyen Efes'i izleme nedenlerinden.

Karakter demişken; Ufuk Sarıca bu kadroya bu basketbolu oynattığı için ne zaman istifa edecek bekliyoruz?  Bu kadar sürede taş üstüne taş konulmamış, Final Four için yola çıkan takım  kendi kulvarındaki takımlara karşı dört kez yenilmiş, üç kez ezilmiş.. Neyi bekliyor? Ayrıca  basketbol camiası neden sesini çıkarmıyor?

Euroleague maç sayfası

21 Aralık 2011 Çarşamba

ÖNGÖRÜ

Orhun Ene hakkında Ekşi Sözlük'de şu satırları karalamışım bir süre önce....

milli takım antrenörlüğünden acil istifa etmesi gereken insan. istifa etmeli ki ilk yenilgide salyalar akıtan insanlardan kurtulup iki yıldır yaptığı işe odaklanmalı. orhun ene iki yıldır banvit'te zorunluluk arz etmedikçe kimsenin yapmadığı bir şeyi yapıyor; türk basketboluna yeni isimler kazandırmaya çalışıyor. banvit yüksek bütçeli takımlar kurabilecek maddi güce sahip ancak altyapı daha öncelikli onlar için. yıllardır altyapı yatırımları yapıyorlar, genç banvitliler yani bugünkü adıyla banvit kırmızı tbl'nin kapısından döndü birkaç kez. altyapıdan gelip a takıma katkı sağlayan oyuncu neredeyse yoktu. orhun ene geldikten sonra manzara değişmeye başladı. altyapıdan oyuncular kadroda yer buldu önce, sonra süre almaya başladılar. yıllardır tbl mücadelesi veren genç banvitliler tbl'ye yükseldi. birçok ilden satın alma teklifi gelmesine rağmen takım satılmadı, sadece isim değişikliği yapıldı ve altyapı oyuncuları ile yoluna devam ediyor.

bu yıl büyük ihtimalle birkaç genç oyuncu daha göreceğiz banvit kadrosunda, birkaç yıl sonra bu düzen birileri tarafından yıkılmazsa avrupa partizan benzeri bir takım kazanacak. işte o takımın yaratıcısı orhun ene olacak. birileri içine sindiremeyecek olsa da.

milli takım başındaki ilk turnuvasında takımı kötü yönetmiş olabilir, gerekli hamleleri yapmamış olabilir... ancak bir gerçek var ki orhun ene türkiye'de kimsenin "mecbur kalmadıkça" yapmayacağı bir şeyi yapmıştır; kendi hareketlerini de sınırlayan alttan oyuncu yetişememesine yönelik bir çözüm arayışına girmek.

şimdi türk basketbol seyircisinin önünde iki seçenek bulunmakta; ya orhun ene'yi destekleyip yeni bir jenerasyona sahip oluruz ya da onu eleştiriler ile bıktırıp 7 yılda türk basketboluna bir iki görece başarı sağlayan kişiye benzer profilde bir yabancı antrenörü eleştirmeye başlamak.

seçim bizim.
(kor arabin mahnisi, 07.10.2011 23:34)

 Dün gece büyük bir başarıya ulaştı Banvit; evinde Kuban'ı yenerek  Eurocup'da son 16 içinde yer buldular.  Bu sezona hem ligde hem de Avrupa'da kötü başlamışlardı ama son haftalarda gerçek çizgilerine ulaştılar.. Umarım  Eurocup şampiyonu olurlar ve gelecek yıl Euroleague'de direk mücadele etme hakkı kazanırlar.

10. HAFTA MAÇ TAHMİNLERİ

Bu haftaki maçların çoğu sürprizlerle bitebilir.  Bu yüzden  iddaa oynayacakların dikkatli olmasını öneririm. A grubundaki maçların  hepsi bir amaca  ulaştırıcı maçlar olduğundan sert geçeceklerdir. En kolay maç Olympiacos'un Nancy deplasmanı olacaktır.  Olympiacos fark atarak kazanacaktır.

Bilbao-Caja Laboral maçı Cantu-FB Ülker maçının gidişatına göre değişik bir atmosferde gidecektir.  Fenerbahçe Ülker yenilirse Bilbao, kazanırsa Caja Laboral kazanır.

Cantu maçı temsilcimiz için çok zor olacak.. Ne kadar Top 16'yı garantilemiş olsalar da iyi bir torbaya düşmek isteyeceklerdir ileri turlar için.

B grubunda ise iki maçta iddia var. Zalgiris ve Brose'nin son bilet için yarışı olacak.. Zalgiris evinde KK Zagreb'i rahat yenecektir, Brose ise Pana deplasmanında  çok farklı olmayan bir yenilgi alacaktır. Unicaja Malaga- CSKA maçı ise her şeye gebe.. Ben Unicaja'nın kazanacağını düşünüyorum.

C grubunda unlar elendi, elekler asıldı ilk 3 takım için. Ancak 4. ve 5. sıraları paylaşan takımlar Pionir Arena'da son bilet için kapışacak.. İlginç bir atmosfer olacak. Partizan ev sahibi avantajı ve ilk maçtaki galibiyetin getirdiği averaj avantajı ile bir adım önde dursa da Milano'nun bu yılı erken bitirmek istemeyecek çok yıldızı var.  Diğer maçlarda Maccabi rahat bir galibiyet alır Spirou karşısında, Real  Madrid ise Efes karşısında normal oyununu oynarsa kazanır.


D grubu ise  3 adet formalite maçının oynanacağı bir grup.  Bütün maçlar her sonuca açık olmakla birlikte takımların gerçek güçlerine yakın performans sergilemesi durumunda Barcelona, Siena ve Unics adına +20 biteceklerdir.


Bu hafta böyle biraz havada kaldı tahminler ancak daha önemli bir durum var.. Euroleague yayıncı kuruluşu NTVSPOR haftanın en önemli  maçlarından ikisini yayın akışına koymamış. Tamam Zalgiris maçını anlarım da Belgrad'da oynanacak Partizan-Milan maçı neden yayın listesinde yok, banttan olsa yine anlam verirdim...

20 Aralık 2011 Salı

EUROLEAGUE 10. HAFTA ÖNCESİNDE

Euroleague'in normal sezon aşamasının son haftası bugün oynanacak maçlarla başlıyor. Temsilcilerimizde Anadolu Efes ve Galatasaray Medical Park, Top16 vizesini ceplerine koymuş durumda ve gruptaki yerleri de sabit denebilir. Önem arz eden mücadele ise, bu hafta için Fenerbahçe'nin Cantu deplasmanında vereceği sınav. Gelin, 10. haftanın çarşamba mücadelelerini teker teker inceleyelin ve tahminlerimizi sizlere sunalım:

Panathinaikos-Brose Baskets: Panathinaikos, geçen hafta aldığı yenilgiyle B Grubu'nda ikinciliğe razı olmak zorunda kaldı. Top 16'daki yerleri çoktan ayrılmış durumda ve rakipleri Top 16 için son şansını deneyecek olan Brose Baskets. Geçen hafta evinde Top 16'yı garantilemek için Zalgiris karşısına çıkan ancak beklenmedik biçimde farklı kaybederek, şansını zora sokan Brose Baskets'de sakat oyuncu bulunmuyor. Ev sahibi PAO ise son derece rahat maç öncesinde ve Tsartsaris ve Perperoglou yine sakatlıkları nedeniyle bu maçı kaçıracak. Evinde Zalgiris'i yenemeyen Brose'nin, yine de bu maça asılacağını düşünüyorum. Marcus Slaughter'ın atletik yeteneklerini kullanmayı düşüneceklerdir. Ancak OAKA'dan çıkmak onlar için hiç kolay değil. Panathinaikos bu maçı farklı kazanır. İkinci yarı kopan bir skor bekliyorum.

Unicaja Malaga-CSKA Moskova: Günün tahmini en zor maçı gözüyle baktığım bir mücadele. CSKA, 9 maçını da kazandı ve takım istim üzerinde. Formalite maçı olarak göreceklerini bilemiyorum ancak Kirilenko, Gordon ve Vorontsevich bu maçta oynayamayacak. Her zaman saygıyı hak eden bir takım olduğunu düşündüğüm Unicaja Malaga'da ise Tremmell Darden ve Valters yok, hafif sakat Fitch ise oynamaya hazır durumda. Bu maçı kazanmaya ihtiyaç duyan bir takım yok aslına bakarsanız, çünkü iki takım da Top 16'da yerlerini ayırttı ve sıralamalarının değişme gibi durum da söz konusu değil. Malaga'nın istikrarsız performansı, kolay tahmin yapmamı engellese de, CSKA bu maçı kazanacaktır diye düşünüyorum. Ancak bu galibiyet kolay bir galibiyet olmayacaktır. Düşük skorlu bir maç olacağını sanmıyorum.

Zalgiris Kaunas-KK Zagreb: Ekollerin çarpışması şeklinde geçecek, keyifli olmaya aday bir Euroleague mücadelesi olacaktır. Grupta bir iddiası kalmayan Zagreb, Top 16 için galibiyete ihtiyacı olan Zalgiris deplasmanına tam kadro gidiyor ama Saric'in durumu kesinlik kazanmadı. Zalgiris Kaunas, geçen hafta adeta küllerinden doğdu ve Brose Baskets'e adeta ders vererek maçı kazandı. Bu maçta da çok ağır favoriler ve kazanacaklardır. Fark olması muhtemel maçlardan biri ancak stres faktörünü de göz önünde bulundurmak gerek.

Regal Barcelona-Galatasaray MP: Geçen hafta Montepaschi Siena karşısında uzun süre önde götürdüğü maçı kıl payı kaybeden Barcelona, bu maçtan gerekli dersi çıkarmış ve ileriye dönük düşüncelerinde daha dikkatli olması gerektiğini farkına varmıştır diye tahmin ediyorum. 9 maçın sekizini kazanan bu güçlü takım karşısında, temsilcimiz Galatasaray'ın amacı, kararlı ve dik bir oyun oynamak olacaktır. Büyük skorer Navarro'nun bu maçta oynaması beklenmiyor ancak Barcelona bu maçı çok farklı kazanır keza maçın sıralamaya herhangi bir etkisi olmayacak.

Asecco Prokom-Montepaschi Siena: Union Olimpija ile birlikte, Euroleague'in en zayıf ve iddiasız takımı olan Prokom, evinde bir markayı ağırlayacak. Siena'nın liderlik için herhangi bir iddiası olduğunu sanmıyorum keza Barcelona'nın Galatasaray karşısında kazanamaması çok zor. Siena'da Kaukenas ve Ksistof Lavrinovic yine yok ve McCalebb'in durumu belirsiz. Zayıf Prokom'un, Siena'nın makine gibi işleyen düzenine karşı koyması imkansız. Siena rahat kazanır ve Top 16'ya hazırlanmaya devam eder. Fark olması yüksek ihtimal.

Union Olimpija-Unics Kazan: Sezonun en talihsiz takımlarından Olimpija, beklenenden çok daha fazla başarılı olan ve D Grubu'nu 3. bitirmeyi garantileyen Kazan'ı ağırlayacak. Olimpija'nın geçen hafta Galatasaray karşısında iyi direnmesine rağmen 21 sayı fark yemesini, kadrosunun darlığına ve gençliklerine bağlayabiliriz. Gerçekten de artık 1990 doğumlu oyuncuların bile tecrübeli sayılacağı bir rotasyona dönmek zorunda kaldılar. Vladimir Veremeenko dışında bir eksiği bulunmayan Unics Kazan, bu maçı kazanır ancak yine ikinci yarı kopan bir maç olması muhtemeldir.

EUROLEAGUE 10.HAFTA CANLI YAYINLAR


21 ARALIK 2011 ÇARŞAMBA 
 
21:45 - BARCELONA-GALATASARAY 
 
 
22 ARALIK 2011 PERŞEMBE 
 
19:15 - ANADOLU EFES-REAL MADRID 
21:00 - BENNET CANTU-FENERBAHÇE ÜLKER

Tüm maçlar NTVSPOR'dan canlı yayınlanacak.  Maçlar içinde sıralamayı etkileyecek tek maçın Fenerbahçe Ülker'in maçı olduğunu hatırlatalım..

18 Aralık 2011 Pazar

BAĞLILIĞIN HİSSEDİLDİĞİ MEKANLAR-2

FERNANDO BUESA ARENA

Serkan Erdoğan ile başlayan  ACB'deki küçük çaplı Türk akımının en önemli noktasıydı Tau Ceramica ya da orjinal adıyla Saski Baskonia.  Serkan Erdoğan, Kaya Peker ve Ender Arslan... Valencia forması giyen Ermal Kuqo, Real Madrid'de iki sezon geçiren  Kerem Tunçeri ve Barça formasını terleten Ersan İlyasova.

Fernando Buesa Arena Kaya Peker ve  Ender için  büyük anlara sahne olmadı ancak Serkan Erdoğan'ın efsaneler arasına girdiği bir salondu.



Salon 2000 yılında ETA tarafından öldürülen  siyasetçi Fernando Buesa'nın adını almıştı. Daha öncesinde Pabellon Araba ismi ile anılıyormuş. Artık Fernando Buesa yerine Bask kökenli besteci Sebasitan Iradier'in soyadı olan İradier kullanılacak.



Sebastian Iradier La Paloma bestesi ile tanınıyor. 1800lü yıllarda yaşamış.


Bu isim değişikliği ile birlikte salonun kapasitesi de 10.000 den 15.000'e çıkacak 2012 yılının ortalarında.

1991 yılında açılan salon 5.200 koltuk kapasitesindeymiş.  1996 yılında Saporta  Kupası finali ile 2010 yılında Avrupa Basketbolunun organizasyon düyinde ikinci sırada bulunan Eurocup Finallerine ev sahipliği yapmıştır.1996'da Saporta Kupası'nın galibi Saski Baskonia olması ise ilginç bir detaydır.

Salondaki reklam için hazırlanmış zeplin modeli yanlış bilmiyorsam ilk olma özelliği taşıyor.  Sonraki yıllarda başka salonlarda da görülmeye başlandı bu reklam yolu.

Salon seyircisinden bahsedersek.. Holigan değildirler ancak hakem kararlarını etkilerler.. Anlık reaksiyonları çok etkilidir.  Pau Ortez'den aşina olduğumuz ritimleri sıklıkla duyarız.

Aşağıdaki videoda Caja Laboral'in bu sezon sahasında oynadığı 3. Euroleague maçı olan Olympiacos maçının tamamını izleyebilirsiniz.

TOP 16 KURA ÇEKİMİ 28 ARALIK'DA

Turkish Airlines Euroleague Top 16 kuraları 28 Aralık 2011 Çarşamba günü 14:00 den itibaren çekilecek.  A, B, C ve D gruplarında oynanan ilk tur maçlarının ardından yapılan kura çekimiyle E, F, G, H  grupları oluşturulacak. Bu grup oluşturma aşamasında ilk turda grup pozisyonlarına göre takımlar torbalara ayrılacak.
İlk turda aynı grupta olan takımlar birbiriyle eşleşemiyor, ayrıca aynı ülke takımları İspanya hariç  aynı grupta olmayacak.  Eğer A grubunda İspanya temsilcilerinden biri elenirse  aynı ülke takımları eşleşemeyecek.

Kura çekimi Euroleague Basket'in  Barcelona'daki koordinasyon merkez binasında yapılacak.

16 Aralık 2011 Cuma

ELVEDA DERKEN

Euroleague'de  9. hafta sonunda Euroleague organizasyonuna bu yıllık elveda diyen takımlara bir bakalım..

A GRUBU:

Tam bir cadı kazanına dönen A grubunda 8.hafta sonunda Bennet Cantu Top 16 biletini almıştı, bu hafta da  Olympiacos Top16'ya merhaba dedi.  Nancy Batum'un katkısıyla aldığı galibiyetlerle  bir noktaya kadar gelebildi ama onlar bu cadı kazanının erken pişeni oldular.  Top 16'ya veda ederlerken aslında lokavtın etkisiyle bazı canları da yaktılar.  Aslında temsilcimiz Fenerbahçe Ülker cephesinden bakarsak iyi bir durum oluştu. Çünkü eğer lokavt olmasaydı ne Bilbao ne de Caja Laboral kolay kolay yenilmezdi Nancy'e.

Nancy A grubunun karışma sebeplerinden biri oldular.  Akingbala büyük ihtimal Euroelague'de devam edecek.  Gelecek yıl Adrien Moerman'ı da farklı bir takımda görebiliriz, bu takım Fransa pazarını iyi izleyen ACB takımları arasından çıkabilir.

Son hafta temsilcimiz mutlaka kazanmalı. Kazanamazsa bir Bask derbisine kurban gidebilir.

TOP 16 vizesi alanlar: Olympiacos, Cantu
Evine dönecekler: Nancy


B GRUBU:

Daha önceki maçların sonuçlarına göre CSKA ve Panathinaikos Top 16'yı garantilemişti. 9. hafta sonunda  Unicaja Malaga zor da olsa Top 16 biletini kaptı.  KK Zagreb evinde Unicaja'yı yenemeyince   Top 16 şansını kaybetti. Son hafta Zalgiris evinde Zagreb ile oynayacak, kritik bir maç.  Kalnietis'in direksiyona geçmesi ile kendi klasmanındaki rakiplere kaşrı daha düzenli oynayan Zalgiris kazanır gibi.  Zagreb'in Euroleague'de olması aslında pek faydalı olmadı. Yugoslav ekolünden gelen takımlar genelde bir iki genç oyuncuyu Euroleague'e kazandırırdı ama bu kez olmadı. Belki  Simon Krunoslav, o da belki.

TOP 16 vizesi alanlar: CSKA Moskova(1), Panathianikos(2), Unicaja
Evine dönecekler: KK Zagreb

C GRUBU:

Efes'in grubunda son hafta bir final maçı olacak.  Son  bilet için Pionir Arena'da Partizan Milano'yu ağırlayacak. Bu maçın sonucuna göre Partizan ya da Milano Spirou'ya eşlik edecek lige dönme konusunda.  Spirou sadece iki galibiyet aldı. Biri sezonun ikinci maçında Efes deplasmanı idi ki hücumda hareketli ve hızlı olan takımlara karşı Efes'in ağır yaralar alacağının bir işaretiydi, iyi okunmadı.  Diğer galibiyet ise bize çok farklı atmosferde bir maç izletecek. Partizan 8. haftada hiçbir iddiası kalmamış Spirou'yu yenmiş olsaydı  şu an C grubunda kimin hangi sırada olduğu tamamen kesinleşecekti.   Bu salonu kasvetli Belçika takımının bir katkısı vardı Euroleague'e. Artık Euroleague daha hızlı oynayan takımların başarılı olacağı bir düzene gidiyor..  Ağır modda oynayıp başarılı olmak için çok iyi bir koça ihtiyaç var.

TOP 16 vizesi alanlar:  Real Madrid(1), Maccabi Tel Aviv(2), Anadolu Efes(3)
Evine dönecekler: Belgacom Spirou

D GRUBU:

Beklendiği gibi biten bir grup oldu. Barcelona, Siena ilk ikiyi aldı.. Ben Galatasaray'ın üçüncülüğü zorlayacağını düşünüyordum, ama olmadı.  Union Olimpija ve Prokom beklenildiği gibi elendiler. Ancak bazı dersler çıkarmak gerekir. Yüksek meblağlar harcayan pek çok kulübün Olimpija'ya bakması lazım.  Olimpija geçen yıl maddi sorunlar yüzünden Euroelague yönetimiyle kavgalı olan bir kulüp olarak son 16'ya grup ikincisi olarak kalmıştı. Aynı ekonomik sorunlar devam ederken yine Euroelague'de yer alıp iyi mücadele ettiler.  Bir yerden sonra nefesleri yetmedi ve borçlar nedeniyle oyuncularını gönderdiler, ancak  genç oyuncularla kurulan kadroları ile  Galatasaray açısından Top 16'yı garantileme maçında Galatasaray'ın pota altını yol geçen hanına çevirdiler.   İsteyene istediği yönden büyük mesajlar veriyor Slovenya takımı.


TOP 16 vizesi alanlar: Barcelona(1), Siena(2), Unics(3), Galatasaray(4)
Evine dönecekler: Union Olimpija, Asseco Prokom





İNTİHAR!

Euroleague'i neden severim biliyor musunuz? Nba'den de çok keyif alırım ve takip ederim ancak benim için Euroleague'in yeri apayrıdır. Neticede ikisi de, son derece güzel bir oyun olan basketbol kuralları çerçevesinde oynanır ama Euroleague, itiş kakışıyla, sert savunmasıyla, taktik disipliniyle her zaman benim için bir adım öndedir. Nba'de yıldızlara çalınan/çalınmayan fauller, atlanan hatalı yürümeler, hızlı ve skora yönelik oyun bazen can sıkar ayrıca. Perşembe gecesi de Euroleague'in gerçek yüzüyle tanıştık Fenerbahçe taraftarı olarak, ancak kötü anlamda.

Maç öncesi tahminlerimde genellikle oyunun nasıl geçebileceğini, takımların alışılmış stratejilerini ve oyunun muhtemel gidişatını göz önünde bulundururum ve ona göre düşüncelerimi paylaşırım. Fenerbahçe Ülker- Gescrap Bizkaia Bilbao maçı öncesinde de aynı şeyi yaptım. Bilbao'nun kadrosu, gerçekten de çok üst düzey oyunculardan kurulu bir yıldızlar topluluğu değildi ancak sert, savunmacı ve tecrübeli oyunculardan oluşuyordu. Uzunlarından Banic beni çok endişelendiriyordu ayrıca post-up müdafaasındaki zaaflarımız ve Alex Mumbru ve Roger Grimau gibi post-up yapabilen 3 numaralarının olması aklıma takılıyordu. Ancak asla ama asla bu kadar kötü bir senaryoyu kafamda canlandırmamıştım. Maç tümüyle bir felaket şeklinde geçti ve bitti.

Ukic-Ömer-Bojan-Gist-Vidmar beşiyle maça başlayan Fenerbahçe Ülker, son haftalardaki savunma gayretine ve seyircisine güveniyordu. Potaya giderek hücum etmeye başlayan, zorlama dış şutlardan kaçınan, ribaund kovalayıp, yardımlaşan takım görüntüsü herkese umut veriyordu. Ancak rakibin Jackson-Mumbru-Hervelle-Banic-D'Or Fischer beşiyle maça çıkıp, 40 dakika boyunca düşürmediği muazzam savunması, daha ikinci dakikadan işlerin ters gideceğini gösterdi. Fenerbahçe Ülker, maça yine pota altını kullanmaya çalışarak başladı. Penetre üzerinden savunmayı delici hamlelere, bir akordeon gibi pota altına kapanıp açılan Bilbao savunması izin vermedi. Zaman zaman uyguladıkları 2-1-2 zone müdafaa resmen belimizi büktü. Drive eden oyuncularımız ya duvara çarptı, ya da potayı dahi göremedi. Savunmadaki gayretini hücumda da sürdüren Bilbao, D'Or Fischer ve Banic'in pota altında kurduğu büyük üstünlükle ribaundları toplamaya başladı. Maçtan önce tahmin ettiğim over-size forvetlerin post-up yaparak hücum etmesi, özellikle Bojan, Ömer gibi kuvvetsiz kısaların ve Gist gibi savunmayı blok sanan bir oyuncunun işini çok zorlaştırdı. Mumbru ve Hervelle, bu sayede sayı buldu ilk yarıda. Janis Blums'un da iyi şut sokup, müdafaada gayretli olması, Bilbao'nun beyni Aaron Jackson'u çok rahatlattı. Daha önceki maçlarda iki ucu keskin bir bıçak görüntüsü veren Jackson, Ukic ve Jerrells karşısında çok rahat oynadı ve maçın yıldızlarından biri oldu. Uzunlardan bahsetmeye gerek var mı, bilmiyorum. Oğuz Savaş ve Gasper Vidmar, 5 sene öncesine dönüş sinyalleri veriyorlar sene başından beri. Kelimenin tam anlamıyla sefilleri oynayan bu iki pivotumuz, maçı (toplamda) 2 sayı, 3 ribaund ile tamamladı. İlk yarı 44-33 Bilbao üstünlüğüyle tamamlandı.

İkinci yarının başında bu farkı kapatacağımıza inanmadım açıkçası. Takım inanılmaz bir savunma zaafı gösteriyor ve hücumda Preldzic dışında hiç kimse topu almak bile istemiyordu. Çok maçta beni küplere bindiren Preldzic'in top kayıpları ve anlamsız şut tercihlerine, bu maçta ses çıkarmam mümkün değil çünkü ortada bir Bojan Bogdanovic gerçeği var! İyi bir şutör ve skorer olduğunu evvelden de bildiğimiz, bu 22 yaşındaki genç arkadaşın dün geceki güçsüzlüğü ve gayretsizliği beni resmen isyan ettirdi. Basket-faul olacak en az 3 pozisyonda, rakibe çarpıp yere kapaklandığı için topu potaya bile yönlendiremedi. Savunmada hiçbir şey yapmadı, Grimau gibi bir adam neredeyse 20 sayıyı bulacaktı sayesinde. Neticede hiçbir zaman maça orta bile olamadan kaybettik: 70-80. İşimizi çok zorlaştırdık.

Haftaya Cantu ile deplasmanda oynayacağız. Kaybetmemiz halinde (ki muhtemeldir), Caja Laboral'in Bilbao'yu yenmesi için dua edeceğiz. İşler çok karıştı grupta ama gerçek olan Top16'nın riske girdiği. Bu takım hakkında sene başından beri çok dertliyim. Vurdumduymazlık, disiplinsizlik had safhaya ulaşmış durumda. Salonu dolu, kadrosu (Mirsad hariç) tam, oyuncuların maaşlarını düzenli olarak aldığı, başında Spahija, hadi onu beğenmediniz, Aydın Örs'ün olduğu bir organizasyonda bu laubalilik nasıl yaşanabiliyor, gerçekten izahı çok zor. Oyuncuların tamamen kendi aralarında çözmeleri gereken bir mesele bu. Aksi halde, geçen yıl Top16'da yaşadığımız talihsizlik/beceriksizlik karışımı hadiseyi yeniden yaşayacağız.

15 Aralık 2011 Perşembe

EFES HEZİMETİ TANIMLADI

Maccabi Tel Aviv Electra 96 -57 ANADOLU EFES

Bu maçın röntgenini çekmeden önce geçen hafta oynanan Real Madrid-Maccabi maçına dönmek lazım. İlk iki çeyrek boyunca Maccabi hiçbir farklılık ortaya koymadı. Yani savunmada Maccabi'yi yavaşlatıp hücumda hareketli olan bir takımın fark atacağı bir sistemde oynadı.  Bu hızlı hücumu üst üste 2 hücumda çok iyi oynayan Efes farkı 10 sayıya çıkardı henüz ilk çeyrekte.  Ardından gelen mola sonrası Efes kenar yönetiminin de rotasyona girmesi ile  Efes'in hücum hızı azaldı ve sonunda zorlama üçlüklere kaldı.  Ilievski bu dönemde ikinci Wisnievski olduğuna yönelik sinyalllerine devam etti. Cenk Akyol içinse bir şey yazmak dahi istemiyorum.. Yine Vujacic'e karşı üstünlük kurma sevdasıyla saçma şut tercihleri yaptı. Vujacic'in egosundan  azar azar vazgeçtiği bugünlerde yaptığı bu ego tavanlaması kendisine ve daha önemlisi Efes'e büyük zararlar verecek gibi. Avrupa'nın en iyi pota altı rotasyonu Efes'de diyoruz ama Maccabi'nin en zayıf yerlerinden biri olan pota altı savunmasına herhangi bir tehdit oluşturamıyoruz.

3. çeyrekte kenar yönetim basiretsizliği ile Maccabi fırtınası esti.  Geçen hafta Real Madrid'in üçlük atmak için fırsat vermediği Maccabi  üçlük atış konusunda hangi boş adamı kullansam moduna girdi. Koç seçimi işte burada devreye giriyor.  Blatt Farmar'ın gidişini tolere edemeyen takımına formsuzluğu yüzünden Papaloukas'ı da ekleyemedi. Ancak o kadar kötü bir Efes kenar yönetimi var ki  bu zaafiyetlerin bile farkında değil. Hızlı ve hareketli hücum ve savunmada Maccabi'yi ritimsizliğe itmesi gerekirken tersini yaptı Efes. İşte bu tercih üçüncü çeyrekte 29-15lik skora neden oldu.  Bu noktaya gelirken en önemli hamle  ilk çeyrekte fark on sayı iken Blatt'ın aldığı mola idi.  O mola sonrası  Maccabi mola almaya ihtiyaç duymadı, çünkü Efes'in basit mantığını çözdükten sonra bir şey yapmak gerekmiyor.  Pota altı organizasyonlarını kilitledikten sonra tamamen dış atışlara kalan bir sistemin işlemesi de beklenmez herhalde. Efes'in ikinci ve üçüncü bir tercihi  yok. Düşünün maçı televizyonda yorumlayan kişi pota altı organizasyon işlemeyince Vujacic'den sayı bulmalıyız diye saçmalayan biri. Aynı zihniyet koçta ve takımın sisteminde de olunca ağır yenilgiler kaçınılmaz oluyor.

Dördüncü çeyrek için de bir şeyler  yazmak isterdim ama maç Efes için 3.çeyrekte bitmişti. 

Scariolo'dan sonraki en kötü Euroleague koçuna sahip olmak böyle hezimetlere sebep oluyor.  Dua edelim de Top 16'da Barcelona, Panathinaikos veya CSKA ile karşılaşmayalım. Yoksa Efes tarihine çok farklı şeyler eklenebilir.

İhsan Bayülken gibi bu maçı unutmaya çabalayabilirsiniz, bir sonraki maçta aynı hatalar tekrarlanınca onu da aynı şekilde unutmak gerektiğini bilerek...

Son söz de Nokia Arena için.  Avrupa'da seyirci reaksiyonu açısından en iyi örneklerden biridir.  Sinan Erdem'in 16 bin kapasiteyle 11.700 kişilik Nokia Arena'nın çok gerisinde olması salon yapmaktan çok işlevli salon yapmak gerektiğini gösteriyor.. Acaba Sofo'nun kaynaştığı şekilde Türkiye'de en son hangi oyuncu bu kadar kaynaşabilmiştir tribünlerle???

GALATASARAY MP TOP 16 VİZESİNİ ALDI

Tarihinde ilk yer aldığı Euroleague'de, eleme turlarından başlayan iyi bir performansla mücadelesini sürdüren Galatasaray Medical Park, çok net biçimde favori çıktığı maçta sahasında Union Olimpija'yı 80-59 mağlup ederek Top 16'ya kalmayı başardı. Maçtan önce de gruptan çıkmayı neredeyse garantilemiş olan Galatasaray, Abdi İpekçi'yi dolduran taraftarlarına mutlu bir gece yaşattı. Euroleague'in D Grubu'nda maddi sıkıntıları had safhada olan Olimpija ve Asecco Prokom gibi iki takımın yer alması, birkaç maçın ardından grubun kaderini belirlemişti adeta. Olimpija'dan birer birer ayrılan oyuncuların neticesinde Olimpija, grubun 9. maçına adeta çoluk çocukla çıkmak zorunda kaldı. Şöyle ki, takımda 25 yaşından büyük bir oyuncu bile yoktu.

Maça istekli ve iyi savunma yaparak başlayan Galatasaray, rakibin özellikle boyalı alandan etkili olmasına engel olamadı. Özellikle Rothbart ve Thompson pota altında adeta cirit attı. Dış oyuncularının yetersizliğinin sıkıntısını çeken Olimpija, topu içeriye aktarmayı sürekli olarak deneyip, bu handikapını aşmaya çalıştı. Hücumda ise bilindik planlarının dışında fazla bir yenilik göremedik Galatasaray'dan. Tutku'nun zaman zaman parlayan oyunu, Andric ve Shumpert'ın göze batmasına yetmedi. Sıkıntı yaşanan dönemlerde genç Furkan takımına büyük yardım sağladı. Galatasaray'daki hücum yetersizliği (veya istikrarsızlığı), takımın savunmaya çok ağırlık vermesinden kaynaklanabilir ancak özellikle ilk yarıda pota altı savunması çok büyük zaaf gösterdi. Haluk Yıldırım ve Lakovic'in iyi oyunlarına ve sayılarına rağmen, Shipp ve Lucas mücadeleden başka fazla bir şey koyamadılar sahaya. İlk yarı başa baş bir mücadeleye sahne oldu ve 39-35 Galatasaray üstünlüğüyle sonuçlandı.

Maçın ikinci yarısının daha rahat geçeceği aşikardı. Hem tecrübesiz, hem de dar rotasyonla mücadele eden Olimpija, bir yerde havlu atacaktı. İkinci yarı tam olarak da böyle geçti. Toplam 10 oyuncuyla gelen Olimpija, bunların sadece 7'sine süre verdi. (iki oyuncu da 1 dakika kadar oynadı). Mesela, 22 dakika oynayan Arnavut oyun kurucu Kastrati, 1994 doğumluydu ve takımına fena katkı vermedi. İkinci yarı Lakovic ve Andric'in biraz daha etkin olması ve Olimpija hücumlarının iyice temposuzlaşmasıyla fark açıldı. Savunmada işi çok kolaylaşan Galatasaray MP, hızlı hücumlarla açtığı farkı sürekli büyüttü ve maçtan 80-59 galip ayrılıp Top 16'ya adım attı.

Galatasaray'ı bu başarısından ötürü gerçekten kutlamak gerek. Yeni yeni oluşturmaya başladıkları takımla, özellikle ön elemeleri geçmek hiç kolay değildi. Ancak takımın daha da ilerlemesi için gitmesi gereken çok yolu var. Sertliğin ve itiş kakışın çok daha fazla olacağı Top 16 turunda, muhakkak pota altını güçlendirmesi gerekli. Dünkü maçta dahi, boyalı alan savunmasında sorun yaşanması buna iyi bir örnek. Ayrıca hücumda yapacaklarını çeşitlendirmeleri gerekiyor. Lakovic ve özellikle Ender'in şut performansı hiçbir zaman çok güvenilir olmamıştır. Lucas ve Shipp'in verecekleri katkı, burada büyük önem taşıyor. Yine de, her maçta elinden geldiğince mücadele etmeye ve savunma yapmaya çalışan Galatasaray takımı için Top 16 büyük bir başarıdır, özellikle Oktay Mahmuti'yi tebrik etmeli bu başarı için.

9. HAFTA DEĞERLENDİRMELERİ VE PERŞEMBE TAHMİNLERİ

Bu gece oynanan maçlarda tam isabet sağladık ve tüm sonuçları doğru bildik. Anadolu Efes'in ardından, Galatasaray Medical Park da adını Top16'ya yazdırdı. Perşembe maçları ve tahminlerim ise şöyle:

Unics Kazan-Asecco Prokom: Asecoo Prokom, geçen hafta aldığı Union Olimpija maçıyla, grupta sıfır çekmekten kurtulsa da, kadrolarının zayıflığı ve maddi sorunları apaçık ortada. İki takımda da herhangi bir eksik bulunmazken, Unics Kazan'ın imkansıza yakın görünen ikincilik şansı için bu maçı kazanacağını düşünüyorum. Sahasında iyi oynayan Kazan, eğer şut yüzdesi de yüksek bir gününü yaşarsa, bu maçtan çok farklı galip ayrılır.

Fenerbahçe Ülker-Bizkaia Bilbao: Temsilcimiz Fenerbahçe için liderliğe büyük bir adım veya Top16'yı riske atma maçı. Bilbao için de son derece önemli bir maç keza onların da mağlubiyet halinde, gruptan çıkmak için, çok fazla hesap yapmak zorunda kalacakları aşikar. Bilbao'da tek sakat oyuncu olan Raul Lopez de düzeldi ve takım hafta sonu ligde Caja Laboral deplasmanından zaferle döndü. Fenerbahçe Ülker'de ise Tomas'ın iyileştiği söyleniyor ama bence (Spahija Faktörü) hiç süre alamayacaktır. Mirsad da bildiğiniz üzere aylardır sakat. Maçı önceden hayal ettiğimizde, düşük skorlu ve sert yani o çok sevdiğimiz 'eski moda' Euroleague basketbolunun oynanacağını söylemek zor değil. Mumbru, D'Or Fischer, Banic, Mavroeidis, Grimau gibi sert ve tecrübeli oyuncularıyla Bilbao, açıkçası her maç, her takım için bir tehdit oluşturuyor kağıt üzerinde. Ancak bu sezonki Euroleague deplasman karneleri çok zayıf. Fenerbahçe, kazanması halinde Top16'yı garantiliyecek. Seyircisinin (bunlardan biri de ben olacağım kısmetse) desteğiyle Fenerbahçe bu maçı kazanacaktır. Aaron Jackson ve Vasiliadis'i durdurmak, farkın gelmesini belirleyen faktörlerin başında geliyor. Son periyotta kopan bir skor bekliyorum.

Gelelim zor maçlara...

Olympiakos-Bennet Cantu: Oyun kalitesini bilemem ama kuralına göre oynanan bir Euroleague maçı olur. İki takım da iç-dış pas organizasyonu düzenli, boş dış şut bulunca kullanmaktan çekinmeyen tarza sahip. Olympiakos'un kazanmaya daha fazla ihtiyacı var ve evlerinde henüz kaybetmediler. Başa baş bir mücadele, yüksek skor ve ev sahibinin galibiyetine oynayabilirsiniz. İki takımın da önemli bir eksiği yok.

Brose Baskets-Zalgiris Kaunas: Unicaja Malaga'nın, deplasmanda KK Zagreb'i yenmesiyle, Zagreb'in Top16 şansı bitti ve Malaga büyük avantaj sağladı. Brose ve Zalgiris de, B grubunda CSKA ve PAO'nun ardından 3 ve 4. sıra için Malaga'nın rakibi ekipler. Brose Baskets, geçen hafta deplasmanda Unicaja'yı yenerek büyük avantaj kazanmıştı. Şimdi karşılarında yine doğrudan rakipleri olan Zalgiris'i ağırlayacaklar. İki ekipte de eksik yok. Zalgiris, DeJuan Collins'i tekrar renklerine bağladı ve daha güçlü bir durumda. Ancak geçen haftaki berbat performansları ve dağınık oyunlarıyla Brose deplasmanından galibiyet çıkarmaları çok zor görünüyor. Brose bu maçı zor da olsa kazanır.

Maccabi Electra-Anadolu Efes: Efes, Top16 biletini cebine koydu, şimdi sıra ilk iki içerisinde yer almakta. Geçen hafta, EA7 Milano karşısında alınan galibiyette büyük rolü olan Ersan, artık Efes'te değil, Kinsey hala sakat ve Batista'nın durumu da belirsiz. Maccabi'de ise, Nba'e dönen Farmar ve geçen sezonun yıldızı Pargo'nun yeri henüz tam anlamıyla dolmuş değil. Papaloukas'a çok süre vermeyen Koç Blatt, belki bu maçla birlikte kurt oyun kurucuya daha fazla şans tanır. Diğer skorerler Langford ve Big Sofo son derece formdalar. Batista oynamazsa, Efes'i kötü bir mağlubiyet bekliyor olabilir. Maccabi ağır favori.

Montepaschi Siena-Regal Barcelona: Sekiz maçını da kazanan Barcelona, altı maçını kazanan Siena deplasmanında. Neticede grubu 1 ve 2. sırada bitirmesi kesin olan iki takımın 'mesaj' maçı diye de nitelendirilebilir. Barcelona'da eksik bulunmazken, Siena'da Kaukenas ve Ksistof Lavrinovic uzun süre yoklar. Yıldız oyun kurucu Bo McCalebb'ın durumu da şüpheli. Eksiklerine rağmen, son derece düzenli ve akıllı bir oyun oynayan Siena, yine de bu maça asılacaktır. Barcelona da Erazem Lorbek ve Fran Vazquez ile pota altındaki etkisini kullanmak isteyecektir. Siena deplasmanı, Euroleague'in en bela deplasmanlarından biridir. Barcelona da burada bir sakatlık veya yıpranma yaşamak istemeyecek ve maçı tüm kapasitesiyle oynamayacaktır. Siena bu maçı, küçük bir farkla da olsa kazanacaktır kanımca.

14 Aralık 2011 Çarşamba

EUROLEAGUE'DE 9.HAFTAYA YÖNELİK TAHMİNLER-2

15 ARALIK 2011 PERŞEMBE

Olympiacos-Bennet Cantu: Beklentilerimin üzerinde bir şekilde gruptan çıkmayı garantileyen Cantu deplasmanda  Top 16 için mutlaka kazanması gereken  Olympiacos önünde. Cantu Scekic harici tam kadro, Olympiacos'da ise 15 kişilik kadrodan üç kişi dışarıda kalacak. Sakatlığı süren  Marko Keselj kesin olarak oynamıyor.  Olympiacos 10 sayının üzerinde bir farka ulaşır gibi geliyor bana..

Fenerbahçe Ülker-Bizkaia Bilbao: İki takımın da bu yılki oynayan kadrosuna kıyas edilince eksiği yok. Fenerbahçe Ülker'de Mirsad ve Marko Tomas yine yok.  Bilbao'nun top 16 için son şansı, ancak deplasmanlarda felaketler..  Tahmin yürütmek istemiyorum, umarım temsilcimiz kazanır ve tüm takımlarımız top 16'ya çıkar.


Brose Basket-Zalgiris: Takımların geçmiş maçları esas alındığında eksik oyuncuları yok. Zalgiris kazanırsa sıralamada Brose'nin üzerine çıkıp top 16 şansını arttıracak. Bence Zalgiris bu maçı alıp top 16 kapısını aralayacaktır.

Maccabi-Anadolu Efes: Kinsey Efes cephesinde bir pürüz olmazsa geri dönüyor bu maçla. Ersan NBA'e döndü.  Maccabi cephesinde eksik yok. Grup ikinciliği için önemli olan bu maçta Efes'i duygusal olarak bir adım önde görüyorum..  Eğer Real Madrid karşısındaki gibi bir oyun tablosu ile oynarsa Maccabi, bu gerçeğe dönebilir.

Montepaschi Siena-Barcelona: Barcelona  grup liderliğini garantiledikten sonra  nispeten az süre alan oyuncularına daha fazla süre veriyor. Siena cephesinde ise sakatlıklar büyük problem oluşturuyor, bir de Rakocevic'in oynaması. Eski Efesli Thornton transferi onları daha diri yapabilir mi bilmiyorum ama Barcelona'dan 7-8 farklı bir galibiyet bekliyorum..


Unics-Prokom: Sıralaması belirli olan(gayri resmi) tek grup D grubu. Unics üçüncü bitirecek, Prokom elveda diyecek sezona. 20 civarı bir fark bekliyorum Unics adına.

13 Aralık 2011 Salı

EUROLEAGUE'DE 9. HAFTA ÖNCESİ

        Euroleague'in 8. haftası temsilcilerimiz için fena geçmedi. Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes haftayı net galibiyetlerle kapattılar ve Galatasaray Medical Park da, evinde Montepaschi Siena'ya kaybetmesine rağmen Top16'yı neredeyse garantiledi. Anadolu Efes de Top16 hakkını elde etti ve artık hedefleri grupta üst sıralar. Şimdi, yarın başlayacak olan 9. hafta maçlarını ele alalım ve tahminlerimizi paylaşalım. Önce Çarşamba maçları:

CSKA Moskova-Panathinaikos: Euroleague'in - Regal Barcelona ile birlikte - yenilgisiz iki takımından biri olan CSKA'nın en yakın takipçisi PAO'yu ağırlayacağı mücadele, haftanın en keyifli maçlarından biri olmaya aday görünüyor. CSKA'da geçen hafta oynayamayan Shved ve Sasha Kaun maça yetişecek. Haftalardır sakat olan Kirilenko, hafta sonu ligde oynanan maçta kısa süre forma giydi ancak durumu yine de belirsiz. Çok süre almayabilir. Panathinaikos'da ise Perperoglou ve Tsartsaris bu hafta da yoklar. Bir oyuncuya bağımlı olmayan, geniş ve kaliteli kadrosuyla CSKA çok ağır favori. Diamantidis ve Calathes'in şapkadan bir tavşan daha çıkarması zor görünüyor. CSKA handikap yapar. 

Galatasaray Medical Park-Union Olimpija: Geçen hafta Olimpija'nın eksiklerinden ve maddi sıkıntılarından bahsetmiştim. Takım adeta çökmüş durumda ve Asecco Prokom'dan bile fark yiyecek kadar dirençsiz. Galatasaray bu maçı en az 15-20 sayı farkla almalı diye düşünmek çok kolay olur ancak, Galatasaray'ın evinde sadece bir galibiyeti var (Asecco Prokom) ve o da uzatmada gelmişti. İddaa'nın verdiği maç sonu handikapı bence çok güvenli değil ancak ilk yarı GS handikap oynanabilir. Neticede bu sezonun en banko maçlarından biri.

KK Zagreb-Unicaja Malaga: Geçen hafta CSKA deplasmanında Mulaomerovic, Kasun ve Saric'ten yoksun olarak oynamasına rağmen, son periyoda dek maçta kalan Zagreb, evinde Brose Baskets'e kaybederek büyük avantaj yitiren Unicaja'yı ağırlayacak. KK Zagreb'de Mulaomerovic ve Saric'in iyileştiği, ancak Kasun'un oynamasının mümkün olmadığı açıklandı. Malaga'da ise, Tremmel Darden ve Valters, Zagreb'e götürülmedi. KK Zagreb'in kazanmaktan başka şansı yok. Eğer kazanırlarsa, iki takım da 9. hafta sonunda 3-6 olacaklar ve Top16 için şansları sürecek. İki takım arasında kadro kalitesi açısından Malaga lehine bence büyük bir fark var ancak bir türlü derli toplu bir oyun ortaya koymayı başaramıyorlar bu sezon. Bu kritik maç, büyük ihtimalle yakın skorlu geçecek ve bitecektir. Benim tahminim Malaga'nın kazanacağı yönünde. 

EA7 Armani-Belgacom Spirou: Son derece kaliteli kadrosuna rağmen takım olmayı başaramayan ve koç Scariolo'nun da bariz hatalarıyla C Grubu'ndan çıkması imkansız hale gelen EA7 Milano, kendisi gibi 2 galibiyeti ve 6 mağlubiyeti bulunan Spirou'yu ağırlayacak. Spirou'da takımın en skorer ismi Demond Mallet kadroda yok. EA7, pamuk ipliğine bağlı olan Top16 şansını korumak adına bu maçtan rahat galip ayrılır. Büyük ihtimalle de farklı kazanır.

Real Madrid-Partizan: Real Madrid Top16'yı garantiledi ve kazanması halinde grubu lider bitirecek. Partizan'ın ise, kalan iki maçı kaybetse dahi gruptan çıkma şansı sürüyor. Pota altındaki en önemli kozu Pekovic'i Nba'e göndermek zorunda kalan Partizan, bu maçta boyalı alanda Macvan ve Raduljica'ya güveniyor ancak Real Madrid'in uzun rotasyonu belki de Avrupa'nın en iyisi. Rudy Fernandez, Velickovic ve Pocius'un oynamayacak olmasına rağmen Real Madrid bu maçı rahat kazanır. 

Caja Laboral-SLUC Nancy: Geçen haftayı mağlubiyetle kapayan ve Top16 için şansı süren iki takımın mücadelesi. Kenny Gregory ile kadrosunu güçlendiren Nancy, geçen hafta dış oyuncularından çok çekmişti. Caja Laboral'de ise skorer San Emeterio'nun durumu belirsiz. İçeride Bjelica Biraderler, Teletovic ve Dorsey ile Nancy'nin devlerine karşı koyacaklardır. Kısalarda ise Caja Laboral çok ağır basıyor. Teletovic'in lüzumsuz dış şutları da girerse, Caja Laboral çok rahat kazanır.  

EUROLEAGUE'DE 9.HAFTAYA YÖNELİK TAHMİNLER-1

14 ARALIK 2011 ÇARŞAMBA

CSKA Moskova-Panathinaikos: Andrey Vorontsevich harici CSKA'da eksik yok.  Krilenko'nun oynama ihtimali yüksek. Pana cephesinde ise  Tsartsaris ve Perperoglou dışında eksik yok.  Batiste ve Sato'nun son haftalardaki istatistikleri form tutmaya başladıkları yönünde.. Şahsi görüşüm fark beş sayıyı geçmez ve CSKA kazanır..


Galatasaray-Union Olimpija: Büyük maddi problemler önünde Galatasaray'ın 10 sayının altında kazanması mucize olur. İddia'nın koyduğu 22 sayı fark rakibin durumuna yönelik bir psikolojik etki olursa gerçekleşmeyebilir.  İlk yarıdaki 11.5 fark daha mantıklı gibi.


KK Zagreb-Unicaja: Unicaja geçen haftaki  Brose yenilgisiyle kendisini ateşe attı. Zagreb 14 sayı üzerinde bir farkla kazanırsa ikili averajla elenme noktasına gelecekler.  Bu maçta Kristaps Valters ve Tremmell Darden oynamayacak Malaga cephesinde.  Zagreb cephesinde ise Damir Mulaomerovic, Dario Saric ve Mario Kasun'un durumları belli olmasa da oynamaları bekleniyor.  Uzak durulması gereken bir maç olmasının yanısıra Zagreb'in son fırsatı iyi değerlendirme çabasında olacağını ve 6-7 sayıyla kazanacağını düşünüyorum.


Armani Milano- Belgacom Spirou: Spirou geçen hafta Partizan'a acı bir sürpriz yapıp Top 16'yı garantilemelerini önledi.  Bu hafta ise Milano ile çıktıkları maç Milano cephesinden önemli. Real Madrid deplasmanındaki Partizan'ın da yenileceğini öngörürsek son hafta Top 16 bileti için Pionir Arena'da Partizan karşısına çıkacaklar.  8.5 farkı yakalarlar ve hedefsiz Spirou'yu yenerler. İlginç olansa düşük bütçeli Spirou ile dev bütçeye sahip Milano maç öncesi puan cetvelinde averaj farkı ile sıralanıyorlar. 


Real Madrid-Partizan: Partizan cepheisnde eksik bulunmazken Real Madrid'de Rudy Fernandez NBA'e döndü(kesin olarak), Velickovic uzun süredir sakat olduğu için yine oynamayacak, Pocius'un ise oynaması beklenmiyor.  İlk maçı Partizan kendi evidne tek sayı farkla kazanmıştı, kaznama sırası Madrid'de. 10 sayının üzerinde fark olur., Madrid liderliği garantilemenin rehavetiyle oynarsa  fark fazla artmaz, azalabilir. 


Caja Laboral-SLUC Nancy: Sluc Nancy Caja Laboral'e direnemez. Caja Laboral'in Top 16'ya kalması için kazanması gereken bir maç. 15.5 handikapı aşmaları ise biraz zor geliyor bana.


9. haftanın sakatlık raporu için Euroleague resmi sitesine bakılabilir.

EUROLEAGUE'DE 9.HAFTA CANLI YAYINLAR

14 ARALIK 2011 ÇARŞAMBA
19:15 - GALATASARAY - UNION OLIMPIA CANLI 
 
 
15 ARALIK 2011 PERŞEMBE
20:00 - FENERBAHÇE ÜLKER - GRESCAP BB  CANLI
21:45 - MACCABI ELECTRA - ANADOLU EFES CANLI 
 
 Bu haftanın en öenmli maçlarından biri olan CSKA Moskova-Panathinaikos maçı 14 Aralık 2011 çarşamba günü saat 23:59 da yayınlanacak.  Bu maç aynı gün 18.15'de başlayacak. 
 
Bahsi geçen tüm maçlar NTVSPOR ekranlarında olacak. 

11 Aralık 2011 Pazar

BAĞLILIĞIN HİSSEDİLDİĞİ MEKANLAR-1

OAKA ARENA

Euroleague ile az biraz ilgisi olan birisi için bile bilinen bir salondur aslında.  Hakemlerin adaleti kapısında unuttukları bir salon. Gate 13 olarak bilinen taraftar grubunun etkisiyle Avrupa'nın en zor deplasmanlarından biridir.  Zeljko Obradovic önderliğinde harika bir dönem geçiren Pana'nın dar kadrolarla da işi sürüklemesindeki en büyük etkenlerdendir.

Euroleague'i takip eden bizlerin yani Türk seyircilerin bu salonu bilmemeleri biraz tuhaf olur. Neredeyse her yıl Efes ile eşleşiyor Pana son yıllarda. Aklımızda özellikle 2004-2005 sezonunda oynanan play-off eşleşmesi ile yer etmişti bu salon.  Eğer Melih Gümüşbıçak sistemsel sorunları  Yunan  rejisinin üstüne yıkmadıysa  yayını kesmek dahil her şeyi yapmışlardı.  Bu serinin ilk maçında Efes Pilsen sahadaki rakiplerinin yanıdna sahaya uçan çakmak ve su şişeleri ile de mücadele etmişti.  Hakemlerin desteği ile 57 serbest atış kullanan Pana neredeyse tüm pota altı 5 faul aldırılmış Efes karşısında uzatmalarda kazanıyordu. O maçı izleyenlerin hafızasında kalmamış olması imkansızdır, herhalde.

Avrupa'nın futbol dahil olmak üzere en caydırıcı birkaç atmosferinden birini biraz daha detaylı inceleyelim.

1995 yılında açılışı yapılan salon(aynı yıl Avrupa Basketbol Şampiyonası'na ev sahipliği yapmıştır) 18.5 bin kişi kapasiteye sahiptir. Bu rakam Euroleague salonları arasında kapasitesi en fazla olanı işaret eder. İkinci sırada ise Sinan Erdem geliyor, 16 bin ile.


Geçtiğimiz yıl Euroleague'de bu salonda oynanan 10 maçın 8'i Panathinaikos üstünlüğü ile sona erdi. Kaybedilen maçlar; grup aşamasında oynanan Panathinaikos-Power Electronics Valencia ve Top 16 aşamasındaki Rytas maçları.  Bu takımların dışında  OAKA'dan geçen Efes Pilsen, CSKA Moskova, Caja Laboral ve Unicaja Malaga Pana seviyesinde veya bu seviyeye yakın takımlar olarak varlık gösterememişler. Barcelona'nın neler yaşadığı ise yakın dönem hafızasında yer etmiştir.


2009-2010 sezonunda top 16'dan ilerisini göremeyen Pana'nın bu performansının yanıtı yine OAKA'da saklı gibi. Top 16'da OAKA'da oynadıkları maçlardan sadece diğer Yunan takımı ve Avrupa arenasında aynı salonu kullanan Maroussi'yi yenmişler. Elenmelerinde  o yılın sürpriz takımı Partizan'ın etkisi de çoktu ama takımı ateşleyen salonda alınan kötü sonuçlar daha önemli bir etken gibi.


OAKA denince Horto Magiko'dan bahsetmemek olmaz. Aslında o melodinin OAKA'da söylenmeye başladığı an en güzel tanımıdır. Yayıncı kuruluşların Türk takımlarının maçları harici ses kısmaları nedeniyle bunu ekran başından yaşamak biraz zor. Aslında Pana gibi büyük ihtimal Top 16 çekilişinde ikinci torbada yer alacak takımla eşleşmemek daha hayırlı, bu yıl duymasak da olur.





Ve yazının başlığında da belirttiğim bağlılık... I feel DEVOTION...

9 Aralık 2011 Cuma

ERSAN'IN VEDA BLOKLARI

Ersan Efes formasıyla son maçına Milan karşısında çıktı ve harika dört bloğa imza attı.  Bunlardan bahsediyoruz hatta bazıları haftanın en iyi 10 hareketine de girecektir..

 Tvarsivi.com sitesi üzerinden bu blokların videolarını paylaşmak gerekir diye düşündüm..

Maçın 10.dakikasında, ilk çeyreğin son hücumundaki ilk blok. (üç farklı açı)


http://tvarsivi.com/player.php?y=339&z=2011-12-07%2020:20:00
http://tvarsivi.com/player.php?y=339&z=2011-12-07%2020:21:00
http://tvarsivi.com/player.php?y=339&z=2011-12-07%2020:23:00

Maçın 22. dakikasında gelen ikinci blok.

http://tvarsivi.com/player.php?y=339&z=2011-12-07%2021:02:00

 Maçın 24.dakikasında gelen 3.blok.

http://tvarsivi.com/player.php?y=339&z=2011-12-07%2021:06:00
http://tvarsivi.com/player.php?y=339&z=2011-12-07%2021:07:00

Maçın son dakikasındaki 4.blok.

http://tvarsivi.com/player.php?y=339&z=2011-12-07%2021:42:00

8 Aralık 2011 Perşembe

ÜÇLÜKLERİN ZAFERİ

Real Madrid   88-64 Maccabi Tel Aviv Electra

Maçta çok ilginç noktalar vardı. Haftanın en zevkli maçlarındna biriydi, aradaki büyük farka rağmen.  Real Madrid bu skorla gruptan birinci çıkmayı garantiledi diyebiliriz.

Öncelikle Maccabi cephesinden bakarsak Farmar'ın gidişi onları çok etkilemiş. Papaloukas henüz istenen seviyede değil.  Takıma alışamamış görüntüsüne rağmen Sofo ile birlikte sahada olmaması bir hataydı.  Geçtiğimiz sezon zorlama pozisyonlarda şut denemesi yapma imkanı bile bulamamıştı falzaca Maccabi. Herhalde bu maçta geçen yıl yaptıklarından daha fazla zorlama atış yaptılar. Sofo hariç pota altında dominant bir oyuncuları olmadığını bir daha gördük bu maçla. Atletik oyuncularla pota altı organizasyonu yapmayı seven bir takım oldukları için bu açığı kapatıyorlar ancak üçlük atıştan kaçınmaları kocaman bir eksi hanelerinde duran.  Maccabi'nin üçlük isabeti 3/14. İsabetli şutlar son çeyrekte geldi. İlk üç çeyrekte üçlük isabeti yoktu Maccabi cephesinde.

Oyun kurucu pozisyonunda büyük sıkıntılar yaşıyorlar.  Özellikle bu gece çok önemli anlarda basit top kayıpları yaptılar.  Langford'un iki tane top kaybı varki Blatt hayata küsmek üzereydi. Sofo'nun üçüncü çeyreğin başında aldığı iki faul gerçekten dramatikti.  Hücumda etkin olması için oyuna girdi ancak basit iki hücum faulle Real'i rahatlattı.  Dış oyuncularda Farmar gitti şimdi ne yapacağız kaosundan o da muzdaripti ki böyle basit hatları yakın geçmişine göre daha kolay yaptı. Dördüncü faul bir kırılma anı oldu Maccabi için.  Bu kadar büyük farka rağmen  Sofo hücum faul yapmak yerien faul aldırsaydı sonuç farklı olabilirdi.  Umarım Efes Maçının sonuna kadar bu problemleri çözemezler de  temsilcimiz  grup ikincisi olmak için öne çıkar.

Madrid cephesinden bakarsak Rudy Fernandez'in son maçıydı. Sayı atamasa dahi takımın parçaları arasında bağlayıcı oldu.  Bir tehdit oldu ve bu sayede diğer oyuncular daha rahat şut imkanı buldular.  İlk 15 dakikada Mirotic fırtınası vardı. Skor 29-23 iken Real Madrid adına 19 sayı atmıştı ki 15.dakikada bu rakam 22 oldu. Maçı da 26 sayı ile bitirdi.  Odurunca ikinci yarıda ilk yarının suskun ismi Carroll sahne aldı. 0/4 ile başalmıştı geceye ama  17 sayı ile bitirdi(3/6 iki sayı, 3/4 üç sayı).  Pocius da kendisine gereken desteği verdi.  Madrid cephesinde fazla sorun görülmedi ancak  uzun süredir pota altı organizasyon yerine üç sayı çizgisinin gerisini daha önemli gören Real Madrid bu sezon iyi bir  şutör kadrosu kurmuş. Bu kadro üç sayı gerisinde oynamaya alıştıkça ilerde büyük sorunlar yaşayabilirler.   Kendilerine yakın üç sayı atan takımlar karşısında büyük problemlere giriyorlar. Bu akşam Maccabi üç ayı atışlarında başarılı olsaydı Sofo ile birlikte Real'i çökertebilirdi, bu kadar kötü olmalarına rağmen.

Son olarak iyi ki lokavt bitmiş diyorum. Yıldızları izleyemeyeceğiz Avrupa arenasında, bu kötü haber. Ancak bitmeseydi ve Gasol kardeşler Barca forması giyseydi, bunun karşılığında Real Madrid Calderon'u alsaydı zaten bir anlamı olmayacaktı Euroleague'in.  Lig Maccabi için yeni başlıyor, Real Madrid ise yeni stratejiler belirlemek zorunda.

Maçın Euroelague.net'deki sayfasına burdan ulaşabilirsiniz.

ERSAN'IN VEDASI

ANADOLU EFES  84-70 Emporio Armani Milano

Maç öncesi Scariolo'nu hatalarının Ufuk Sarıca'nın hatlarındna fazla olduğunu belirtip Efes'in bir adım önde olduğunu belirtmiştim.  Maçta da gördük ki tablo böyle.  İlk yarı biterken son topta üçlük atması için Scariolo tarafından oyuna alınan isim Drew Nicholas'dı.  O ana kadar Nicholas'ın şut isabeti yoktu, zaten maçı da iki sayı ile bitirdi(1/7).  Ufuk Sarıca da meslektaşının altında kalmamaya çalıştı ama başaramadı.  Ermal gibi bir uzun  kolay faul almasına rağmen kolay faul aldırır. Bourousis'in karşısında daha erken denense idi eminim Bourousis'in faul sayısı 2'de kalmazdı.

Maçta koç farkı yok sayılırdı ama muhteşem oyuncu performansları izledik. Yavaş yavaş ritmini bulan bir Sinan Güler var ki sahada takip etmek zordu.  Denediği ilk şutu kaçırdıktan sonra 5/5 iki sayı, 1/1 üç sayı isabeti buldu. Kullandığı tek faul atışını da sayıya çevirdi. Bunları Milano'nun geri dönme denemelerine yanıt olarak yapması başka bir önemli noktaydı.

Ersan için maç farklı bir anlam taşıyordu, Efes forması ile bu yılki son maçıydı.. Belki ilerde tekrar aynı formayı giyer, belli mi olur?  Maçın son anlarındaki savunma katkısını es geçmeyerek o dört bloğa dönmek gerek.  Alışık olmadığımız bir durumdu ve son maça saklanmıştı anlaşılan.. Alışıp da özlemini duymayalım diye...

Neredeyse her attığımızın girdiği akşamda Cenk Akyol'un tek kaçan atışının faul çizgisinden olduğunu yazmak bile garip bir şey ama gerçek. Bunu yazaqcağım aklıma gelmezdi ama kritik anlarda attığı 12 sayı   son kozlarını oynayan Milano karşısında çok önemliydi.


Esteban Batista ise uzun süreler aldığında neler yapabileceğini bir kez daha gösterdi, yalnız havada süzülüşü bile izlenmeye değer.  Avrupa'nın en kıvrak uzunu desek yanlış olmaz sanırım.

Efes için aslında kilit bir maçtı ama karşıdaki rakip Efes'i tahlil etmek için yeterli değildi. Milano hakkındaki düşüncelerimi  5 ay önce itü sözlük'de yazmıştım..


doping nedeniyle ülkesinden kaçmış bourousis ve obradovic olmasa bir hiç olan drew nicholas transferleri ile bir şey elde edemeyecek takımdır. fotsis ve omar cook transferleri ise fena değil düzeyinde. her ne kadar omar cook geçtiğimiz yıl iyi görüntü çizmiş olsa da pesic'in sihirli elleri de bir etkendi bunda. real madrid ile oynanan final four bileti maçında ise çok feci dökülmüştü. zor anlarda kötü sinyaller vermişti. fotsis ise avrupa'da her takımın kadroda görmek isteyebileceği bir oyuncu, çok iyi bir transfer. barcelona'nın elinden kapılması da anlamlı. scariolo'nun geçtiğimiz yıl bc khimki takımını rezil edişini hatırlayınca insan daha fazla seviniyor ülkemiz adına. anadolu efes'in rakiplerinden biri armani ve yaptıkları flaş görünümlü transferlerle ses getirseler de top 16 kendileri için başarılı bir sonuç olacaktır.

 Efes Top 16'yı garantileyen ilk takımımız oldu, diğer takımlarımızdan da aynı başarıyı bekliyoruz.  Efes idarecilerinden de Final Four hedefi için bir şeyler yapmalarını..

Değinmeden geçmek istemiyorum; Murat Kosova takdir ettiğim bir spikerdir ancak Drew Nciholas'ı Avrupa'nın en iyi şutörlerinden olarak  nitelendirmesi kendisine yakışmadı.

7 Aralık 2011 Çarşamba

FENERBAHÇE ÜLKER DEPLASMANDA KAZANDI


            Euroleague'in grup aşamasının sondan üçüncü maçında Fenerbahçe Ülker, evindeki ilk maçı kaybettiği SLUC Nancy ile deplasmanda karşılaştı. Lokavtın bitmesinin ardından en değerli oyuncusu Nicolas Batum'un Portland Trail Blazers'a dönmek zorunda kalması, ev sahibi ekibi oldukça zor durumda bırakmıştı. Bu büyük eksiğe rağmen amaçları, Fenerbahçe'yi - daha önce hiç kaybetmedikleri evlerinde - yenerek, galibiyet ve mağlubiyet sayılarını eşitlemekti. Nancy kazansaydı iki takımın 8. hafta sonrası galibiyet-mağlubiyet sayısı 4-4 olacaktı ve Nancy'nin Top16 iddiası kuvvetli biçimde sürecekti.

            Genel olarak kuvvetli, atletik ancak basketbol zekası zayıf oyunculardan kurulu Nancy takımı, Fenerbahçe karşısına Akingbala, Shuler, Linehan, Sanmcik ve Moerman beşiyle çıktı. Fenerbahçe Ülker ise maça Ukic, Ömer, Bodganovic, Gist ve Vidmar ile sahaya çıktı. Hafta sonu oynadığı ve 17 sayıyla kazanılan Erdemir maçındaki agresif savunması ile dikkat çeken Fenerbahçe Ülker, maça da bu savunma direncini göstererek başladı. Euroleague'in en az üç sayılık atış deneyen takımlardan biri olan Nancy, bu sezon adından sıkça bahsettiren güçlü pivot Akingbala ile pota altını etkili kullanmayı amaçladı maçın başında. Vidmar'ın (her maç olduğu gibi) faul problemine girmesinin ardından, Akingbala'yı savunma görevi Oğuz Savaş'a kaldı. Birkaç maçtır toparlanma emareleri gösteren Oğuz, Kaya ve Gist'in de zaman zaman yardım savunmasına katılmasıyla Akingbala'nın karşısında fena durmadı diyebiliriz. Jamal Shuler ve Moerman'ın dış şutları da etkisiz olunca, Nancy'nin skor bulma opsiyonları iyice kısıtlanmış oldu ilk devrede. Nitekim, takımın en skorer oyuncusu Moerman, maçı 0/5 üçlük ile tamamladı. İyi savunma yapan ve Nancy'nin güçlü oyuncularına bire bir müdafaada ezilmeyen Fenerbahçe Ülker, hücumda ise aynı verimliliği gösteremedi. Geçen hafta Olympiakos ve hafta sonu Erdemir karşısında rahatça gözlemlenebilen içeriden oynama arzusu, hücumdaki zaman zaman baş gösteren dağınıklığın arasında dikkati çeken bir unsur oldu. Bojan Bogdanovic ve Emir Preldzic, penetreler üzerinden bir hayli sayı üretti maç boyunca. Ancak hep vurguladığım gibi, bu takımın yarısı olan Roko Ukic'in kötü oyunu ve durgunluğu, Fenerbahçe'nin ilk yarıda hücumda etkinliğini çok azalttı ve farkın büyümesini engelledi. İlk yarıda 32 sayı üretebilmemizin nedenlerinin başında bu geliyordu. Devre sonucu 32-25 idi.

         İkinci yarıya her zamanki 3. periyot fobisiyle başladık. Nancy, oyuna tutunabilme adına tempoyu arttırmaya ve temasları sertleştirmeye çalışırken, Fenerbahçe Ülker de direncini korumaya devam ediyordu. Shuler'in soktuğu birkaç şut, taraftarı havaya soksa da, Preldzic ve ikinci yarıda çok iyi oynayan Jerrells ve Gist buna engel oldu. Bu arada, Curtis Jerrells'ın inanılmaz toparlanmasına dikkat çekmeden edemeyeceğim. Euroleague'i yeni yeni öğrenen çocuklar gibi bocalayan Jerrells, Ukic'in dinlendirdiği anlarda durumu idare eden bir emanetçiden, delici ve akıllı bir oyun kurucuya hızla dönüşmekte. Bogdanovic, Preldzic ve Jerrells üçlüsünün sürekli potaya gitmeye çalışması, ikinci yarıdaki hücumlarda Fenerbahçe Ülker'i çok rahatlattı. Nitekim bu üçlü toplam 38 sayı, 8 asist üreterek, Nancy'nin ipini çeken isimler oldu. Gist'in savunmadaki bazı aksaklıklarına rağmen, hücumdaki etkinliği ve takım için oynamaya çalışması, ona 16 sayı ile maçın en skoreri olma fırsatı verdi. Yine de Akingbala'nın 11 sayı, 9 ribaund yapması, daha da önemlisi post-up savunması karşısında bazı kolay sayılar yenmesi, pota altında görülen eksiklerdi. İyi bir lidere ve keskin bir şutöre sahip olmaya Nancy, zaman geçtikçe ve taraftarı beklenenin aksine susunca, panikledi ve oyun disiplinini tümüyle kaybetti. Maç da, beklenenden çok daha kolay biçimde 73-53 Fenerbahçe Ülker lehine neticelendi. 

           Diğer taraftan, Bennet Cantu'nun deplasmanda Bizkaia Bilbao'yu, veteran şutör Gianluca Basile'nin son saniye üçlüğüyle yenmesinin ardından, bugün oynanacak Olympiakos-Caja Laboral maçı iyice önemli bir hale geldi. Olympiakos grupta sonuncu durumda ve  kazanmaktan başka çaresi kalmadı. Caja Laboral de kazanıp, liderliğe doğru ilerlemeyi sürdürmek istiyor. Grup için yarından sonra konuşmak daha mantıklı olacaktır ama Fenerbahçe Ülker, şu anda 5-3 durumda ve Top16 için çok çok avantajlı. 

            Sıradaki hedef liderlik. Bakalım Fenerbahçe bu gruptan lider çıkabilecek mi? Giderek düzelen oyun, bunun ışıklarını vermiyor değil.

6 Aralık 2011 Salı

EUROLEAGUE'DE 8. HAFTA ÖNCESİ

          Euroleague'de 8. hafta başlıyor. Temsilcilerimizin üçü de gruplarında hala Top16 şanslarını sürdürümekte ve bu hafta birbirinden zor maçlara çıkıyorlar. Dilerseniz Euroleague'in 8. haftasında oynanacak maçları kısa kısa değerlendirelim ve tahminlerimizi sizlere sunalım:

           CSKA Moskova - KK Zagreb: CSKA'da koç Kazlauskas'ın sıkıntısı Kirilenko'nun sakatlığıyla sınırlı kalmadı. Belinde sorun yaşayan Litvanyalı pivot Darijus Lavrinovic de bir süre takımını yalnız bırakacak. Ancak iddiasız rakipleri KK Zagreb'de sakatlıklar daha da can sıkıcı. Mulaömerovic, Kasun ve Saric, Moskova kafilesinde yer almadı ve yeni transferleri TJ Ford da Nba'e döndü. Kaliteli ve derin kadrosuyla CSKA bu maçı rahat kazanır. 

            Zalgiris Kaunas - Panathinaikos: Zalgiris'de Ty Lawson takımdan ayrıldı ve diğer Amerikalı DeJuan Collins'in de forma giymesi beklenmiyor. PAO'da ise Perperoglou ve Tsartsaris oynamayacak ve Aleks Maric de sakatlığı yüzünden fazla süre alamayacak gibi görünüyor. Eksiklere rağmen Zalgiris ve PAO, sahaya tatmin edici beşlerle çıkacaklar. Javtokas&Batiste kapışmasının çok keyifli geçeceğini düşündüğüm, sert ve zor bir maç olacak. Panathinaikos, sanıldığı kadar kolay kazanamayabilir. 

           Anadolu Efes - EA7 Milano: Anadolu Efes açısından son derece kritik bu karşılaşmaya konuk Armani Milano eksiksiz çıkacak. Geçen hafta oynanan Real Madrid maçında hafif şekilde sakatlanan Malik Hairston ve Boroussis, bu maçta forma giyebilecekler. Ancak EA7 Milano da Nba'e dönen Danilo Gallinari'den yoksun mücadelesini sürdürecek bundan sonra. Efes'te ise yine Nba'e dönen Ersan ve sakatlığı süren Tarence Kinsey bu maçta forma giyemeyecekler. İki takımın benzer özellikleri çok. Kadrolar iyi ancak belli bir disiplin ve takım olma olgusu henüz mevcut değil. Tek başına maç alacak oyuncular, açıkçası EA7 Milano'da daha fazla. Efes'te Kerem Tunçeri'nin alternatifsizliği sıkıntı yaratmaya devam ediyor. Kısaların neticeyi belirleyeceği, yüksek skorlu bir maç olabilir. Efes'e favori demek çok zor, bence EA7 galibiyete daha yakın.

           Bizkaia Bilbao - Bennet Cantu: Belki de haftanın en ''Euroleague'' maçı. İki inatçı, sert ve gösterişsiz takımın kapışması olarak geçeceğinden şüphem yok. Bilbao'da eksik bulunmazken, Cantu'da ise Shermadini ve Micov takıma dönüş yaptı. Geçen hafta berbat bir performans sergileyen eski Daçkalı Leunen'in bu hafta D'Or Fischer ve kurt Hırvat Banic karşısında işi yine zor. İçeriden oynanan, bol faullü ve serbest atışlı bir maç olacağını düşünüyorum. Bilbao'nun uzunları her halükarda Cantu uzunlarına üstünlük sağlayacaktır. Zor da olsa Bizkaia Bilbao kazanır diyorum.

            Asecco Prokom - Union Olimpija: D Grubu'nda hiç galibiyeti olmayan Prokom, tek galibiyetini kendilerinden alan Olimpija'yı ağırlayacak. İki iddiasız takımın maçında Prokom'un eksiği bulunmazken, Union Olimpija'da Ratko Varda, Danny Green ve Ben Woodside talımdan ayrıldı. Yine Olimpija'nın şutörlerinden Muric de sakatlığı nedeniyle Polonya kafilesinde yer almadı. Formalite mücadelesini bu kez ev sahibi kazanacaktır çünkü Olimpija^nın kaybettiği oyuncular, gerçekten takımın önemli isimleridir. 

            SLUC Nancy - Fenerbahçe Ülker: İki takım içi de çok kritik bir maç. Nancy'nin grubun zirvesine tutunması için mutlak galibiyete ihtiyacı var. Fenerbahçe kazanırsa, Top16 hemen hemen garantilenecek ve ilk iki adına büyük moral kazanılacak. Nancy'de, bildiğiniz gibi takımın en büyük yıldızı Nicolas Batum artık yok. Batum dışında herhangi bir eksiği olmayan Nancy karşısında Fenerbahçe Ülker, Oklahoma City Thunder'a dönen Thabo Sefolosha ve sakatlıkları henüz geçmeyen Marko Tomas ve Mirsad yok. Nancy'nin evinde oynadığı tüm maçları kazandığını hatırlarsak, bu maçın da kesinlikle çok zor geçeceğinden emin olabiliriz. Batum'un ayrılması, SLUC Nancy'deki takım olgusunu ön plana çıkarabilir diye düşünüyorum. Skor potansiyeli olan Akingbala, Shuler, Moerman gibi oyuncular, Fenerbahçe Ülker'in başına iş açabilir. Hafta sonu Erdemir karşısında silkelenme sinyalleri veren takım savunması, bu maçta Fenerbahçe'nin en çok ihtiyaç duyduğu şey. Oğuz Savaş ve Vidmar'ın (nispeten) formda olmaları, içeriden oynamayı seven Nancy'nin işini zorlaştıracaktır. Disiplinli oynarsa Fenerbahçe'nin kazanacağı bir maç olacaktır. Düşük skorlu ve az üçlük denemesine sahne olan bir maç izleyebiliriz. Favorim kıl payı da olsa, Fenerbahçe Ülker.






8.HAFTA TAHMİNLERİ

7 Aralık 2011

CSKA Moskova-KK Zagreb: CSKA'da sakat olan Krilenko harici eksik yok. CSKA kazanır ama büyük farklar olmayabilir, rehavet nedeniyle. KK Zagreb'in önemli silahları Moskova'ya getirilmemiş şeklinde bir bilgi de var.
Zalgiris-Panathinaikos: Bu maçta da Pana galibiyeti beklenen bir durum.  Ancak takımdan ayrılan NBA oyuncularının Zalgiris'i nasıl etkileyeceği belirsiz.  Pana cephesinde Tsartsaris ve uzun süredir oynayamayan Perperoglou dışında eksik yokken  grup liderliği için kazanmak istekleri üst seviyede olacaktır.
Anadolu Efes-Emporio Armani Milano: Efes'te Kinsey ile NBA'e dönen Ersan olmayacak. Milano'da ise  Gallinari NBA'e döndü.  İki formsuz koçun yönettiği takımların mücadelesinde kadrosu daha güvenilir duran Efes bir adım önde.
Bilbao-Cantu: Takımlara bakmadan Bilbao kazanır düşüncesi taşıtan bir maç.  Bilbao'nun tam kadro olması da bu düşüncemi destekliyor.Ev sahibi ekibin coşkulu oynama niyeti Cantu'ya fazla gelecektir.
Prokom-Union Olimpija: Euroleague'İn iki vasat altı takımının mücadelesi. Deplasman ekibinin kazanacağını düşünüyorum.
Nancy-Fenerbahçe Ülker: Ömer Onan'ın tam manasıyla olmasa da savunma özelliklerini parkelere yansıtması ile daha güçlü FB Ülker izliyoruz.  Sefolosha'nın gidişi şüphesiz etkileyecektir ama rakip takım lokavt bitiminden en fazla etkilenen takımlardan biri. Belki bugünkü konumlarının en önemli sağlayıcıs Batum NBA'e döndü.


8 Aralık 2011

Unicaja-Brose: Unicaja galibiyeti ile biter demek çok havada kalmaz. Brose çok zayıf bir takım, rehavete düşmüş CSKA karşısında aldıkları az farklı mağlubiyet kimseyi şaşırtmamalı.
Galatasaray-Montepaschi Siena: Siena'nın Kaukenas ve Lavrinovic'den eksik çıkacağı bir mücadele olacak. Galatasaray'da ise Zaza NBA'e döndü yerine Sertaç Şanlı geri çağırıldı.  Rakocevic ne kadar uzun süre oynarsa Galatasaray galibiyete o kadar yaklaşır.
Spirou-Partizan:  Geçtiğimzi hafta Euroleague top 16 şansını kaybeden Spirou büyük bir mücadleenin içinde olan Partizan'a direnemez. Her ne kadar Pekovic NBA yoluna düştüyse de Partizan galip gelir.
Real Madrid-Maccabi Electra: Eğer David Blatt Papaloukas ile olan sorunlarını çözemezse Real Madrid'in galibiyete yakın olduğu bir maç olacak. Ancak Papaloukas  sahada uzun süre kalabilirse Real Madrid evindeki ilk mağlubiyetini alır.  Lokavtın bitişi Avrupa'da en çok onları etkiledi çünkü.
Barcelona-Unics:Geçen hafta sakatlığı nedeniyle oynayamayan Navarro, bu maçta oynayacak. Unics'İn kazanması zaten zor bir durumdu, bu daha da zorlaştırdı.
Olympiacos-Caja Laboral: Caja Laboral artık Cantu ile rakip. Büyük ihtimalle ikisinden biri elenecek.  Olympiacos lokavttan etkilenmedi ve takım üstüne koyuyor her geçen gün.  Caja Laboral'de lokavt nedeniyle süre alamayan oyunculardan sürpriz beklenebilir ama ben beklemiyorum.



8. hafta takımların sakat oyuncu durumları için Euroelague sayfası ziyaret edilebilir.