15 Aralık 2011 Perşembe

EFES HEZİMETİ TANIMLADI

Maccabi Tel Aviv Electra 96 -57 ANADOLU EFES

Bu maçın röntgenini çekmeden önce geçen hafta oynanan Real Madrid-Maccabi maçına dönmek lazım. İlk iki çeyrek boyunca Maccabi hiçbir farklılık ortaya koymadı. Yani savunmada Maccabi'yi yavaşlatıp hücumda hareketli olan bir takımın fark atacağı bir sistemde oynadı.  Bu hızlı hücumu üst üste 2 hücumda çok iyi oynayan Efes farkı 10 sayıya çıkardı henüz ilk çeyrekte.  Ardından gelen mola sonrası Efes kenar yönetiminin de rotasyona girmesi ile  Efes'in hücum hızı azaldı ve sonunda zorlama üçlüklere kaldı.  Ilievski bu dönemde ikinci Wisnievski olduğuna yönelik sinyalllerine devam etti. Cenk Akyol içinse bir şey yazmak dahi istemiyorum.. Yine Vujacic'e karşı üstünlük kurma sevdasıyla saçma şut tercihleri yaptı. Vujacic'in egosundan  azar azar vazgeçtiği bugünlerde yaptığı bu ego tavanlaması kendisine ve daha önemlisi Efes'e büyük zararlar verecek gibi. Avrupa'nın en iyi pota altı rotasyonu Efes'de diyoruz ama Maccabi'nin en zayıf yerlerinden biri olan pota altı savunmasına herhangi bir tehdit oluşturamıyoruz.

3. çeyrekte kenar yönetim basiretsizliği ile Maccabi fırtınası esti.  Geçen hafta Real Madrid'in üçlük atmak için fırsat vermediği Maccabi  üçlük atış konusunda hangi boş adamı kullansam moduna girdi. Koç seçimi işte burada devreye giriyor.  Blatt Farmar'ın gidişini tolere edemeyen takımına formsuzluğu yüzünden Papaloukas'ı da ekleyemedi. Ancak o kadar kötü bir Efes kenar yönetimi var ki  bu zaafiyetlerin bile farkında değil. Hızlı ve hareketli hücum ve savunmada Maccabi'yi ritimsizliğe itmesi gerekirken tersini yaptı Efes. İşte bu tercih üçüncü çeyrekte 29-15lik skora neden oldu.  Bu noktaya gelirken en önemli hamle  ilk çeyrekte fark on sayı iken Blatt'ın aldığı mola idi.  O mola sonrası  Maccabi mola almaya ihtiyaç duymadı, çünkü Efes'in basit mantığını çözdükten sonra bir şey yapmak gerekmiyor.  Pota altı organizasyonlarını kilitledikten sonra tamamen dış atışlara kalan bir sistemin işlemesi de beklenmez herhalde. Efes'in ikinci ve üçüncü bir tercihi  yok. Düşünün maçı televizyonda yorumlayan kişi pota altı organizasyon işlemeyince Vujacic'den sayı bulmalıyız diye saçmalayan biri. Aynı zihniyet koçta ve takımın sisteminde de olunca ağır yenilgiler kaçınılmaz oluyor.

Dördüncü çeyrek için de bir şeyler  yazmak isterdim ama maç Efes için 3.çeyrekte bitmişti. 

Scariolo'dan sonraki en kötü Euroleague koçuna sahip olmak böyle hezimetlere sebep oluyor.  Dua edelim de Top 16'da Barcelona, Panathinaikos veya CSKA ile karşılaşmayalım. Yoksa Efes tarihine çok farklı şeyler eklenebilir.

İhsan Bayülken gibi bu maçı unutmaya çabalayabilirsiniz, bir sonraki maçta aynı hatalar tekrarlanınca onu da aynı şekilde unutmak gerektiğini bilerek...

Son söz de Nokia Arena için.  Avrupa'da seyirci reaksiyonu açısından en iyi örneklerden biridir.  Sinan Erdem'in 16 bin kapasiteyle 11.700 kişilik Nokia Arena'nın çok gerisinde olması salon yapmaktan çok işlevli salon yapmak gerektiğini gösteriyor.. Acaba Sofo'nun kaynaştığı şekilde Türkiye'de en son hangi oyuncu bu kadar kaynaşabilmiştir tribünlerle???

0 yorum:

Yorum Gönder