11 Aralık 2011 Pazar

BAĞLILIĞIN HİSSEDİLDİĞİ MEKANLAR-1

OAKA ARENA

Euroleague ile az biraz ilgisi olan birisi için bile bilinen bir salondur aslında.  Hakemlerin adaleti kapısında unuttukları bir salon. Gate 13 olarak bilinen taraftar grubunun etkisiyle Avrupa'nın en zor deplasmanlarından biridir.  Zeljko Obradovic önderliğinde harika bir dönem geçiren Pana'nın dar kadrolarla da işi sürüklemesindeki en büyük etkenlerdendir.

Euroleague'i takip eden bizlerin yani Türk seyircilerin bu salonu bilmemeleri biraz tuhaf olur. Neredeyse her yıl Efes ile eşleşiyor Pana son yıllarda. Aklımızda özellikle 2004-2005 sezonunda oynanan play-off eşleşmesi ile yer etmişti bu salon.  Eğer Melih Gümüşbıçak sistemsel sorunları  Yunan  rejisinin üstüne yıkmadıysa  yayını kesmek dahil her şeyi yapmışlardı.  Bu serinin ilk maçında Efes Pilsen sahadaki rakiplerinin yanıdna sahaya uçan çakmak ve su şişeleri ile de mücadele etmişti.  Hakemlerin desteği ile 57 serbest atış kullanan Pana neredeyse tüm pota altı 5 faul aldırılmış Efes karşısında uzatmalarda kazanıyordu. O maçı izleyenlerin hafızasında kalmamış olması imkansızdır, herhalde.

Avrupa'nın futbol dahil olmak üzere en caydırıcı birkaç atmosferinden birini biraz daha detaylı inceleyelim.

1995 yılında açılışı yapılan salon(aynı yıl Avrupa Basketbol Şampiyonası'na ev sahipliği yapmıştır) 18.5 bin kişi kapasiteye sahiptir. Bu rakam Euroleague salonları arasında kapasitesi en fazla olanı işaret eder. İkinci sırada ise Sinan Erdem geliyor, 16 bin ile.


Geçtiğimiz yıl Euroleague'de bu salonda oynanan 10 maçın 8'i Panathinaikos üstünlüğü ile sona erdi. Kaybedilen maçlar; grup aşamasında oynanan Panathinaikos-Power Electronics Valencia ve Top 16 aşamasındaki Rytas maçları.  Bu takımların dışında  OAKA'dan geçen Efes Pilsen, CSKA Moskova, Caja Laboral ve Unicaja Malaga Pana seviyesinde veya bu seviyeye yakın takımlar olarak varlık gösterememişler. Barcelona'nın neler yaşadığı ise yakın dönem hafızasında yer etmiştir.


2009-2010 sezonunda top 16'dan ilerisini göremeyen Pana'nın bu performansının yanıtı yine OAKA'da saklı gibi. Top 16'da OAKA'da oynadıkları maçlardan sadece diğer Yunan takımı ve Avrupa arenasında aynı salonu kullanan Maroussi'yi yenmişler. Elenmelerinde  o yılın sürpriz takımı Partizan'ın etkisi de çoktu ama takımı ateşleyen salonda alınan kötü sonuçlar daha önemli bir etken gibi.


OAKA denince Horto Magiko'dan bahsetmemek olmaz. Aslında o melodinin OAKA'da söylenmeye başladığı an en güzel tanımıdır. Yayıncı kuruluşların Türk takımlarının maçları harici ses kısmaları nedeniyle bunu ekran başından yaşamak biraz zor. Aslında Pana gibi büyük ihtimal Top 16 çekilişinde ikinci torbada yer alacak takımla eşleşmemek daha hayırlı, bu yıl duymasak da olur.





Ve yazının başlığında da belirttiğim bağlılık... I feel DEVOTION...

0 yorum:

Yorum Gönder