Anadolu Efes 66-75 Real Madrid
Madrid için bir tatil seyahatiydi İstanbul. Fazlası değil. İki hafta önce liderliği garantilemişti Real Madrid. Bu nedenle de çok çok yumuşak başladılar maça. Konsantrasyonları bu maçtan çok uzaktaydı. Efes cephesinde ise baskı altında olmadan iyi şut kullanabilme yeteneği olan oyuncuların etkisi ile iyi bir takım görüntüsü çizildi. Ancak bu süreçte dahi top kayıpları gelecek adına korkutucu idi. Real Madrid'in hızlı oyun mantığı maçlarını izleyenler tarafından gözden kaçırılmayacak bir şey ancak Efes bu anlayışa bireysel hamleler haricinde yanıt veremedi. Real Madrid o kadar oyundan kopuktu ki Sasha Vujacic yaptığı gereksiz hareketle oyundan atılarak onları oyuna döndürmesine rağmen çok çok uzakta idiler. Belki yaşanan olayların etkisi ile Real savunması sertleşmiş olabilir, olabilir diyorum çünkü Efes'in takım olarak morali bozulmuş da olabilir. Belki ikisi bir arada olmuştur.
İlk yarıdan Efes adına notlar hazılarsak:
*Bu kadronun başında koç olmasa da büyük ölçüde benzer bir tablo ortaya çıkabilirdi. Ufuk Sarıca ile yolları ayırmak zor gelebilir yönetime ama tecrübeli bir koçla anlaşmazlarsa evlerindeki dörtlü finalden uzak kalmak daha zor olacaktır.
*Ilievski beklenenden çok çok uzak. İkinci bir Wisnievski vakası olmadan önce iyi bir oyuncu almak şart.
*Sinan Güler'in ritmi çok sevindirici. Kinsey geri döndüğünde süresinin azalması kötü olur.
*Sasha Vujacic her ne kadar saçma bir hareket yapmış olsa da kendisinin takımı önemsemeye başladığını düşündürttü hırsı ile. Savunmada ribaund kovaladı, hücumda Real pota altına karşı mücadele etti ve her şeyden öenmlisi top eline değdiğinde potaya sallamıyor.
*Doğuş Balbay'ın daha fazla süre alması lazım, Ilievski'den kötü olacak hali yok.
Üçüncü çeyrekte Sinan'ın iyi oyunu ile başladık ve Ilievski yine saçmalamaya devam ediyor. Bir pozisyonda Kerem-Ilievski-Sinan aynı anda sahadayken Savanovic ile topu rakip sahaya taşıma çabası gerçekten ilginçti. Üçüncü çeyrekte ne ilginçtir ki hızlı hucüm düzeniyle Madrid kısa sürede farkı eritmiştir. İlginç tabi... Takımın pota altı ya da üçlük tercihini henüz hücumun ilk saniyelerinde belli etmesi nedeniyle Real Madrid seri hızlı hücumlarla basit basketler bularak oyunun hakimi oldu. Aynı şekilde süren dördüncü çeyrekte de sürekli artan fark yeni bir hezimetin habercisi oldu. Bu satırları son çeyrekte 5:32 dakika kalarak yazıyorum, nedeni ise Efes kenar yönetimi. Oyuncuların bireyselliği hariç hiçbir planı olmayan bir kenar yönetim bu bütçe ile bizlere çok güzel maçlar izletiyorlar. Maddi zorluklardan solayı çoluk çocuk denilecke bir kadro ile maça çıkan Olimpija daha iyi basketbol oynuyorsa birileri bir şeylerin yanlış gittiğini görebilmeli.. Kenarda basket atılınca alkış tutturan kişi istifanın erdemini hatırlayabilmeli. Son çeyrekte Efes gibi bir ekol takımı lise takımı gibi oynuyorsa ve büyük umutlarla kurulan bu takımı üzüntüyle izliyorsak birileri hesabı vermeli..
Kerem Tunçeri, Dusko Savanovic ve Sinan Güler bu rezil gecenin yıldızlarıdır. Kerem Tunçeri dinlendirilmeden bu yaşta bu mücadeleyi yapabilmesi ile bir karakter koyuyor ortaya. Bu karakter maalesef takımın diğer çarklarında pek yok. Dusko Savanovic; hücumun sonu kendisinde bitecekse ilk saniyeden belli oluyor, buna rağmen 15 sayı atıp 4 asist yapabilmiş. Böyle bir düzende kolay yakalanacak istatistikler değildir. Son olarak Sinan Güler; her geçen gün kendi çizgisine yaklaşıyor . Ortaya bir karakter koyanlardan biri. Hırsı , azmi, bir şeyler yapma isteği rezalet bir oyun sergileyen Efes'i izleme nedenlerinden.
Karakter demişken; Ufuk Sarıca bu kadroya bu basketbolu oynattığı için ne zaman istifa edecek bekliyoruz? Bu kadar sürede taş üstüne taş konulmamış, Final Four için yola çıkan takım kendi kulvarındaki takımlara karşı dört kez yenilmiş, üç kez ezilmiş.. Neyi bekliyor? Ayrıca basketbol camiası neden sesini çıkarmıyor?
Euroleague maç sayfası
22 Aralık 2011 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder