16 Aralık 2011 Cuma

İNTİHAR!

Euroleague'i neden severim biliyor musunuz? Nba'den de çok keyif alırım ve takip ederim ancak benim için Euroleague'in yeri apayrıdır. Neticede ikisi de, son derece güzel bir oyun olan basketbol kuralları çerçevesinde oynanır ama Euroleague, itiş kakışıyla, sert savunmasıyla, taktik disipliniyle her zaman benim için bir adım öndedir. Nba'de yıldızlara çalınan/çalınmayan fauller, atlanan hatalı yürümeler, hızlı ve skora yönelik oyun bazen can sıkar ayrıca. Perşembe gecesi de Euroleague'in gerçek yüzüyle tanıştık Fenerbahçe taraftarı olarak, ancak kötü anlamda.

Maç öncesi tahminlerimde genellikle oyunun nasıl geçebileceğini, takımların alışılmış stratejilerini ve oyunun muhtemel gidişatını göz önünde bulundururum ve ona göre düşüncelerimi paylaşırım. Fenerbahçe Ülker- Gescrap Bizkaia Bilbao maçı öncesinde de aynı şeyi yaptım. Bilbao'nun kadrosu, gerçekten de çok üst düzey oyunculardan kurulu bir yıldızlar topluluğu değildi ancak sert, savunmacı ve tecrübeli oyunculardan oluşuyordu. Uzunlarından Banic beni çok endişelendiriyordu ayrıca post-up müdafaasındaki zaaflarımız ve Alex Mumbru ve Roger Grimau gibi post-up yapabilen 3 numaralarının olması aklıma takılıyordu. Ancak asla ama asla bu kadar kötü bir senaryoyu kafamda canlandırmamıştım. Maç tümüyle bir felaket şeklinde geçti ve bitti.

Ukic-Ömer-Bojan-Gist-Vidmar beşiyle maça başlayan Fenerbahçe Ülker, son haftalardaki savunma gayretine ve seyircisine güveniyordu. Potaya giderek hücum etmeye başlayan, zorlama dış şutlardan kaçınan, ribaund kovalayıp, yardımlaşan takım görüntüsü herkese umut veriyordu. Ancak rakibin Jackson-Mumbru-Hervelle-Banic-D'Or Fischer beşiyle maça çıkıp, 40 dakika boyunca düşürmediği muazzam savunması, daha ikinci dakikadan işlerin ters gideceğini gösterdi. Fenerbahçe Ülker, maça yine pota altını kullanmaya çalışarak başladı. Penetre üzerinden savunmayı delici hamlelere, bir akordeon gibi pota altına kapanıp açılan Bilbao savunması izin vermedi. Zaman zaman uyguladıkları 2-1-2 zone müdafaa resmen belimizi büktü. Drive eden oyuncularımız ya duvara çarptı, ya da potayı dahi göremedi. Savunmadaki gayretini hücumda da sürdüren Bilbao, D'Or Fischer ve Banic'in pota altında kurduğu büyük üstünlükle ribaundları toplamaya başladı. Maçtan önce tahmin ettiğim over-size forvetlerin post-up yaparak hücum etmesi, özellikle Bojan, Ömer gibi kuvvetsiz kısaların ve Gist gibi savunmayı blok sanan bir oyuncunun işini çok zorlaştırdı. Mumbru ve Hervelle, bu sayede sayı buldu ilk yarıda. Janis Blums'un da iyi şut sokup, müdafaada gayretli olması, Bilbao'nun beyni Aaron Jackson'u çok rahatlattı. Daha önceki maçlarda iki ucu keskin bir bıçak görüntüsü veren Jackson, Ukic ve Jerrells karşısında çok rahat oynadı ve maçın yıldızlarından biri oldu. Uzunlardan bahsetmeye gerek var mı, bilmiyorum. Oğuz Savaş ve Gasper Vidmar, 5 sene öncesine dönüş sinyalleri veriyorlar sene başından beri. Kelimenin tam anlamıyla sefilleri oynayan bu iki pivotumuz, maçı (toplamda) 2 sayı, 3 ribaund ile tamamladı. İlk yarı 44-33 Bilbao üstünlüğüyle tamamlandı.

İkinci yarının başında bu farkı kapatacağımıza inanmadım açıkçası. Takım inanılmaz bir savunma zaafı gösteriyor ve hücumda Preldzic dışında hiç kimse topu almak bile istemiyordu. Çok maçta beni küplere bindiren Preldzic'in top kayıpları ve anlamsız şut tercihlerine, bu maçta ses çıkarmam mümkün değil çünkü ortada bir Bojan Bogdanovic gerçeği var! İyi bir şutör ve skorer olduğunu evvelden de bildiğimiz, bu 22 yaşındaki genç arkadaşın dün geceki güçsüzlüğü ve gayretsizliği beni resmen isyan ettirdi. Basket-faul olacak en az 3 pozisyonda, rakibe çarpıp yere kapaklandığı için topu potaya bile yönlendiremedi. Savunmada hiçbir şey yapmadı, Grimau gibi bir adam neredeyse 20 sayıyı bulacaktı sayesinde. Neticede hiçbir zaman maça orta bile olamadan kaybettik: 70-80. İşimizi çok zorlaştırdık.

Haftaya Cantu ile deplasmanda oynayacağız. Kaybetmemiz halinde (ki muhtemeldir), Caja Laboral'in Bilbao'yu yenmesi için dua edeceğiz. İşler çok karıştı grupta ama gerçek olan Top16'nın riske girdiği. Bu takım hakkında sene başından beri çok dertliyim. Vurdumduymazlık, disiplinsizlik had safhaya ulaşmış durumda. Salonu dolu, kadrosu (Mirsad hariç) tam, oyuncuların maaşlarını düzenli olarak aldığı, başında Spahija, hadi onu beğenmediniz, Aydın Örs'ün olduğu bir organizasyonda bu laubalilik nasıl yaşanabiliyor, gerçekten izahı çok zor. Oyuncuların tamamen kendi aralarında çözmeleri gereken bir mesele bu. Aksi halde, geçen yıl Top16'da yaşadığımız talihsizlik/beceriksizlik karışımı hadiseyi yeniden yaşayacağız.

0 yorum:

Yorum Gönder